Evde kal sağlık eve sığar. Takipçisi olduk virüsün, neredeyse diploma alacak duruma geldik. Tomarla eurolar harcayıp gittiğimiz müze gibi avrupa kentleri, korku filmlerine sahne ve stüdyo olacak şekle geldi.

Onların vak’a, test, ölüm sayılarını bizden daha iyi bilir olduk. Boş sokaklar ürperti verici müze kentlerin hiç göz alıcılığı özendiriciliği kalmamıştı. Ülkemden korona manzaraları da tam bir lakaytlık, umursamazlık. Üsküdar Belediyesi boş meydanda yani çiçek böcek olmayan bir alanda bekleme istasyonundaki gibi sıralanmış bankları haklı olarak sökmek istiyor, her bankta en az iki 65 üstü oturmuşlar hepsi de dolu. Zabıta demir levyeyi bankın altına sokuyor kaldıraç vaziyetinde sökmeye çalışıyor öbür kenarda oturan koala gibi hareketlerle ağır ağır kalkayım mı kalkmayayım mı havalarında kalkıyor. Diğer banklardaki 65’likler oturdukları yerden bakıyorlar uzun demir bankın altına girince lütfen kalkıyorlar. Hal böyle olunca 65’likler ti’ye alınmaya videoları çekilmeye başladı.

Günde bir defa haber aldığımız şu kadar vak’a bu kadar ölüm diye verilen haberlerde ölüm sayısı bugün yedi daha arttı, altısı 65 üstü. Bu haber şu fıkrayı hatırlattı bana. Köy mezarlığını gezdiren, arkadaşına mezarlarda yatan tanıdığı mevtaları anlatıyormuş. “Bu çatışmada vurdu vuruldu, bu vurdu vurdu vuruldu, bu vurdu vurdu vurdu vuruldu... “ “Bunun taşında bir şey yazmıyor” demiş arkadaşı. “Onu boşver o ecelinden öldü” demiş.

Bazı 65 üstüler savunmaya geçtiler. “Biz 68 kuşağıyız.” Bazıları 65 üstünün tecrübeleriyle ilgili fıkralar anlatıyor. Gönlüme biraz su serpildi!

Zaten birçok dünya ülkesini biz de dahil yönetenler 65’in üstünde. Kemale ermiş bilgilenmiş, bu yaşa kadar öğrendiği kazandığı tecrübeleri halkına yansıtacak yaşta. Zaten onlarda şu anda evde kalıyorlar. En azından örnek olma açısından.

Bi ara Yunanistan'ın o zamanlar yeni seçilmiş başbakanı: Fit giyimli, ceketli beyaz gömleğine kravat takmamış, önce makam aracını sattı sonra aldı mı hatırlamıyorum, atlayıp zıplar havasıyla ilk günler sükse yapmıştı ya sonra balonların ömrü gibi kısa zamanda fos diye sönüverdi, Kanada Başbakanı; demeç için evinin önüne çıkıyor ilkokul talebesi gibi ceketini evde unutmuş aklı kim bilir nerde? Bi dakka diyor gazetecilere koşa koşa dönüp evden ceketini alıp geliyor. Bunlar yok yakışıklıymış, yok artistmiş, dizi filme oyuncu mu seçiyoruz, sizde? İngiltere başbakanı saçını bile taramıyor.

İşte böyle, günlerimiz geçiyor. Geçiyor da zaman da gidiyor. Bu şartlara yani dükkan kapatanlar, işporta tezgahını kaldıranlar, amele pazarındaki kahvede her sabah iş için bekleyenler, günlük satışlar ile geçimini temin eden esnaf, işten çıkarılan işçiler, fabrikalarda üretim bantlarında hiç aralıksız iki eli tezgahta gözleri önünden geçen malzemelerde pür dikkat aralıksız çalışanlar, fedakarlıkta bulunanlar, şunun şurasında 11-27 Mart oldu. Tedbiri işçiden başlatanlar…

Koronadan kurtulanlar için ülkece onca gayret, çaba, risk, her akşam bunca riski taşıyan göze alan sağlıkçıları alkışlıyoruz ama, ya sonra? Bozulan düzen, kapatılan dükkan, kaybedilen imkan tüm bunların sonu olmasın hüsran.

Sonu hüsran olmaması için yapılacakların şimdiden açıklanmamasını makul karşılıyorum. Çünkü: Merhametten maraz doğar, fırsatçılara gün doğar, çare arayacaklar yan gelip yatar.
Şimdi öncelik ve gündem Korona. Sağlıklı kalalım ki sağlıklı düşünelim.