Manisa Olay haftada iki gün çıkıyor. Cuma, Cumartesi.

Dünyayı ve ülkemizi saran koronavirüs salgınının yarattığı bir durum. Ben de haftada bir gün Cuma günü yazılarımı evde yazmaya çalışıyorum. Bir haftada olup bitenleri köşeme aktarmaya çalışıyorum ve yazılarım da haliyle uzun oluyor. Bugünkü yazım da öyle.

Geçtiğimiz Cuma günü İçişleri Bakanının aldığı sokağa çıkma yasağının ortaya çıkardığı durumları bir aydır evde yaşamanın sancılarını anlatacağım. Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün koronavirüs riskine karşı 14 korunma kuralını iyi takip ediyorum. Evden çıkmıyorum. Eşim Nermin Hanımla düzenli bir hayat sürdürmeye çalışıyorum. Bu haftasonu da sokağa çıkma yasağı var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Pazartesi günü açıkladı. Herhalde halkımız yiyecek, içecek tedarikini yapmıştır. Geçen hafta Cuma gecesi olanların yaşanacağını ummuyorum. Ama ‘biz Türklerin yasaklara karşı alerjisi olduğunu unutmadan tedbirimizi alalım’ diyerek yazımın girişini tamamlıyorum.

Buyurun bir haftada olup bitenler ile ilgili değerlendirmelerim.

Cuma gecesi koronavirüse karşı mücadele kapsamında açıklanan 2 günlük sokağa çıkma yasağını duyunca “Olacağı buydu” dedim. Saat 22.00’ye yaklaşıyordu. Kardeşim Erdal aradı “Abi bir ihtiyacın var mı herkes fırınlara ve marketlere hücum etti” deyince tepem attı. “İki günde açlıktan ölünmez. Hala koronavirüs salgınının ciddiyetini anlamayanlara Allah selamet versin bir ihtiyacım yok” diyerek telefonu öfke ile kapattım.

Her akşam 19.00 veya 19.30’da televizyon karşısında halkımızı bilgilendiren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Cuma akşamı açıklamalarında bu yasağın emarelerini vermemişti. Belki vermek istedi, ben anlayamadım.

Geçen hafta Cuma günü saat 22.00’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklaması tartışılıyor. Açıklamanın zamanını yanlış olduğu dile getiriliyor.

“YASAK DA OLSA GAZETELERİMİ OKUMADAN GÜNÜ BAŞLAYAMAM”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu o geceyi Pazar günkü Hürriyet Gazetesinde anlattı. “Eleştirileri aldım. Kabul ettim” diye yorumadı. Benim için değişen bir şey yoktu. Yaştan dolayı evden dışarı çıkmam zaten yasak. Ancak yılların alışkanlığı ile her gün yerel ve ulusal gazeteleri okuma tiryakisi olduğum için evde kaldığım süre içerisinde işadamı Aydın Benlişen gazetelerimi getiriyor. Sonra bir çare buldum. Evime çok yakın olan ve dükkanını sabahları erken açan Gökoğlu Kuruyemiş ve Şekerleme marketi gazete satıyor. Sahibi Erdoğan Esentaş’ı 0533-439-23-06 aradım. Durumu anlattım. Bana “Başkanım ben sana her gün gazetelerini gönderirim” dedi. Geçen Cumaya kadar sağolsun Erdoğan Esentaş’ın titizliği ile gazetelerim kapının önüne kadar getiriliyordu. Geçen Cumartesi günü, sokakağa çıkma yasağı olduğu için ne yapacağımı bilemedim. Sonra gazeteleri nasıl alacağım diye sormak için Gökoğlu Kuruyemiş ve Şekerleme marketinin sahibi Erdoğan Esentaş’ı aradım. “Başkan kapalıyız. Başbayii Cemal’in elemanı var bir tane, Sabah Gazetesini sana bırakmasını rica ettim” dedi. Kapının önüne inince Turkuaz Başbayii Cemal’i aradım. Gazete dağıtımını sordum. “Elimizden geleni yapıyoruz, senin Sabah Gazetesini yolluyorum” dedi. Ben de günlük okuduğum gazeteleri de göndermesini istedim. Yasak kapsamındaki sıkıntılardan bana Cumartesi günü Sabah’ın dışındaki gazeteleri gönderemedi. Bunun üzerine tedbir almam gerekiyordu. İşadamı Aydın Benlişen ile konuştum. Daha doğrusu beni aradı. “Ali Haydar’ın oğlu çalışıyor. İsteğin varsa hallederim” dedi. Benim derdim günün büyük bölümünde okuduğum gazetelerime Pazar günü de ulaşmaktı. Turkuaz Bayii Cemal’i aradım. Cevap vermedi. Bu arada işadamı Ali Haydar aradı. (Yiğit namıyla anılır. Cin Ali) Gazetelerin nerede satıldığını sordu. Cemal’in cevap vermediğini söyledim. Ali Haydar “Ben kendisi ile konuştum. Ara” dedi. Cemal’i aradım. “Ertuğrul Abi yarın istediklerini göndereceğim” dedi.

Manisa’da 35 yıl süresince bütün gazetelerin dağıtımını yapmış bir başbayilik dönemim var. Böyle yasaklı günlerde gazete dağıtımının sıkıntılarını yaşamış biriyim. Turkuaz Başbayii Cemal’i uzun süredir tanırım. Biraz gevşektir. Pazar günü gazetelerin geleceğinden şüpheliydim. Pazar günü saat 11’de telefonum çaldı. Cemal arıyordu. “Abi gazetelerini kapıya bıraktık” dedi. Kendisine çok çok teşekkür ettim. Aşağıya indim. Sokaklar bomboş gazeteler yok. Hemen Cemal’i aradım. Bana “Abi Denizbank’ın yanını tarif ettin, bir bak” dedi. Gerçekten gazetelerimi Denizbank’ın yanındaki apartman kapısında poşetin içinde üzerinde de ‘Ertuğrul Aytaç’a notuyla buldum.  Pazar günkü gazetelerimi okumamda Ali Haydar’ın da büyük emeği olduğunu biliyorum. Sevinçle eve çıkıp eşim Nermin Hanım’a “Gazetelerim geldi” dedim ve terasta okumaya başladım.

“O KOLTUĞA 1 YIL ÖNCE GÖZ KOYMUŞTUM!”

Koronavirüsünden kurtulmak için bayrama kadar evde kalacağımı düşünerek geçen Perşembe günü yazımı almaya gelen Yazı İşleri Müdürü Esra Kale’ye “Gazetede göz koyduğum koltuğu bana gönderirsen memnun olurum, bu yasak uzayacak” dedim. Esra Kale “Olur Başkanım, gönderirim” dedi. Bu koltuğun hikayesi bir yıla yakındır. Gazeteci Berfin Adıcan sokakta bulmuş, gazeteye getirmiş. Hoşuma çok gitti. Yazlığa götürmek için istediğimde Esra’nın pek gönlü olmamıştı. Bana “Berfin de istiyor” dedi. Şöyle baktım ve bozuldum. “Canınız sağ olsun” dedim. Bir süre sonra Esra Kale “Koltuğu al, yazlığa götürebilirsin” dedi. Ben de teşekkür edip almamıştım. Neyse Cuma akşamı oğlum Gökmen’in koltuğu tek başına kan ter içinde getirdiğini görünce eşim Nermin Hanım aşağıdan bağırdı. “Çabuk gel” diye. Aşağıya inince gördüm ki Gökmen koltuğu evin içine sokmaya çalışıyor. Nermin Hanım oğlunu pek sever. Neyse terasa çıkaramadık. Benim iddia Mehmet’ aradım. Ertesi gün meşhur rengarenk koltuğu terasa yerleştirdik. Esra Kale Atatürk resimli büyük bir Türk bayrağı da getirdi. Bu sayede yavaş yavaş terasta oturma günlerimin hazırlığını sürdürüyorum. Havalar ısınmaya başladı. Bir haftadır gazetelerimi terasta rahatça okuyacak durumdayım. Şöyle bir hayale daldım. Yasaklar kalkarsa Çeşme Ildır’daki yazlığa gitme imkanım olursa gazeteden getirilen koltuğu da götürüp çimlerin üzerinden masmavi denizi seyretmenin hayalini yaşamaya başladım. Bu arada gazetelerimi okuyorum. Yasak başlamadan Kuşadası’nda ekmek olmadığı için motosikletle markete giden Raşit Dirik ve kız arkadaşı Çisil Daşhan’ın trafikte kaza yaparak hayatlarını kaybetmelerini Yeni Asır gazetesinden öğrendim. Çok üzüldüm.

SOYLU’NUN İSTİFASI BOMBA ETKİSİ YARATTI

Geçen haftanın Pazar gününü öyle böyle geçiriyordum. O gün Hürriyet Gazetesinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’a verdiği mülakatın altında marketlere hücum eden halkın bir fotoğrafı vardı. Oğlum Gökhan beni uyardı “Baba Hürriyetteki fotoğrafı Ahmet Ünsal çekmiş” deyince tekrar gazeteyi elime aldım. Fotoğrafın yanında Ahmet Ünsal imzasını gördüm. Manisa’da halkın mahalle bakkallarına hücum ettiği ortaya çıkıyordu. Derken Pazar gecesi 22’ye doğru oğlum Gökhan aradı ve “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu istifa etti baba” deyince şok oldum. İnanmak istemedim. Televizyonda film seyrederken haber kanallarına döndüm. Hepsi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa mektubunu yayınlıyor. Yorum üzerine yorumlar yapılıyor. İçişleri Bakanının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bilgi vermeden istifa ettiğinden tutun da çeşitli değerlendirmeler ardı ardına geliyordu. Pazar gece 22.30’dan sonra ben HaberTürk kanalını izliyorum. Yorumcuların büyük bölümü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı başarılı çalışmaları anlatıyorlardı. İstifasından üzüntü duyduklarını ifade ediyorlardı. Allah var sosyal medyada ne olup bittiğinden haberim olmadığı için Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasını üzülerek kabul edeceğini beklerken Cumhurbaşkanı İletişim Dairesi Başkanlığı’nın açıklaması beni rahatlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasını kabul etmediği yer alıyordu açıklamada.

İletişim Başkanlığı’’nın açıklamasının bir bölümünde İçişleri Bakanının başarılı çalışmaları anlatılırken “Sayın Bakanımız istifa talebini Sayın Cumhurbaşkanımıza sunmuş Cumhurbaşkanımız bu talebi uygun bulmadığını kendisine ifade etmiştir. Bir makam sahibinin istifasını sunması kendi takdiridir fakat nihai karar sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. İçişleri Bakanımızın istifası kabul edilmemiştir” diyordu.

SOYLU’NUN İSTİFASINA TEF ÇALANLARA CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN GÜÇLÜ YANIT

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tavrı ve kararı, istifa açıklamasına tef çalanların yüreklerine hançer gibi saplanmıştı. Düşünmeye başladım. Bomba gibi düşen istifa patlamadan imha edilmişti. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bağlılığından şüphe etmediği İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasını yırtıp atmış ve görevine devamını sağlayarak,  Cumhur İttifakına gönül verenlerin yüreğine su serpmiştir.

TÜRKİYE SÜLEYMANLI SOYLU’YU BAĞRINA BASTI

Ben sosyal medyada o gece neler olduğunu öğrenince İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ne kadar çok sevildiğini de bir kez daha öğrenmiş oldum. İki milyona yakın kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, İçişleri Bakanının istifasını kabul etmemesi yönünde “twit” atmış. Bu bugüne kadar görülmüş bir olay değil. Yakın zamanda Başbakan iken görevden alınan Ahmet Davutoğlu için hiç kimsenin kılı kıpırdamamışken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için atılan tivitler şunu gösteriyor: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya toplum tabanında büyük sevgi ve güven var. Sayın Soylu zaten siyaseti iyi bilen bir kimliğe sahip. Mütevazi tutumu çalışkanlığı ve mücadele gücünün yüksek oluşu halkın karşısında ve Cumhur İttifakına gönül verenlerin karşısında büyük bir karşılık bulduğu görünüyor. Bundan sonra Süleyman Soylu’nun siyasi yaşamı değişik ve güçlü olacak ve istikbalinin de bir hayli parlak olacağı anlaşılıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu millet bağrına bastı.

Gazetecilik mesleğimde uzun yıllar kendime rehber seçtiğim sevgili dostum büyüğüm üstad Yavuz Donat, Çarşamba günü Sabah Gazetesindeki köşesinde “Süleyman Soylu’yu şöyle anlatmış:

“Soyu sopu, geldiği "Siyaset Okulu" belli.

Menderes döneminden... "Demokrat Partili Alaybey Soylu"nun torunu.

Adalet Partisi döneminde "Gençlik Kolları'nda" çalışan... Doğru Yol Partisi döneminde "Gaziosmanpaşa İlçe Başkanlığı" yapan... Hasan Soylu'nun oğlu.

Genç yaşta siyaset... Ağır ağır çıkılan merdivenler... Doğru Yol Partisi'nde Gençlik Kolları... Sonra İlçe Başkanlığı... 30 yaşında İstanbul İl Başkanlığı... DYP-ANAP evliliğinden doğan Demokrat Parti'nin Genel Başkanlığı... Sonra... AK Partili yıllar... Ve İçişleri Bakanlığı... İşte Süleyman Soylu.

1. Cumartesi, pazar... Sokağa çıkma yasağı... Yaşanan panik... "Yol kazası."

2. Mazeret üretmemek... "Sorumluluğu" üstlenmek... İstifa... "Özlemini duyduğumuz erdem."

3. "Gitme gitme" diye haykıran vatandaşın sesi... "İşte takdir... İşte vefa."

4. Cumhurbaşkanı'ndan son nokta... Kabul edilmeyen istifa... "Doğru karar... Siyasetçi, devlet adamı kolay yetişmiyor.”