Sokaklar, evlerimize giden yolda, karanlık kuytular… Sokaklar çocukluğumuzun en güzel anılarının yegane mekanı, bazen bir suçlunun yakalandığı çıkmaz ara, bazen bir sokak satıcısının rızkını kazandığı bereketli yol, kimi zamansa mahalleli için bir düğün alanı da olabilir.

En acısı ise evinde aradığı sıcaklığı bulamamışların kaderi, kaldırımlara yazılıyor. Bazen sokaklarda hiç yaşamamış olduğu çocukluğunu arar insan. Bazen özgürlüğü, bazense gerçek yaşamı arar. Bu soğuk kış gecelerinde sıcacık evlerimizde çayımızı yudumlarken buz kesmiş sokaklarda kim bilir hangi hikayeler yazılıyor? Sokağa çıkma yasağı sokaktakiler için de geçerli mi peki?

Dışarıdan bakıldığında herkesin kapısı kapalı olsa da bir kulakları her daim sokaktadır. Herkes bilir sokakta ne olup bittiğini. Olana kafa çevirmek, sadece kendi hayatımızı idame ettirmeye, güzelleştirmeye çalışmak ne kadar bencilceyse duyarlı davranmak da bir o kadar insanca bir davranıştır. ‘Aman bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın! ‘ düşünce kalıbından kurtulmalıyız. O bin yıl içinde söz konusu yılanın bize uğramayacağını nereden bilebiliriz?

Bizi insan yapan empati duygumuzdur. Sorumlu olduğumuz dünyayı, kapımızın eşiğine kadar sınırlandırmak, yaşamımızı çok sığ kılmaz mı? Yardıma ihtiyacı olan biri ya da bir kap yemeğe ihtiyacı olan bir kedi de olabilir. Veyahut  araba kullanırken yan kaldırımda gördüğümüz su satan çocuk…   Aslında tüm bunlarla karşılaşıldığında gözümüzü kaçırdığımız şey, kendi vicdanımız…

Portekizli yazar Jose Saramago bir şiirinde şöyle diyor: ‘Bir anlığına yalnızca kendim olmasam: / Hayvan olsam, taş, güneş ya da başka bir insan/ Dünyayı bu nazardan görmeyi bırakıp/ Bir başka hayatın azını çoğunu tartsam. / Bir anlığına yalnızca başka gözler, / Başka bir varlık, başka bir düşünce, / Bildiğimi unutsam bellekte/ Kalmasa hiçbir şey, kayıp anı bile. / Bir anlığına yalnızca başka bir gölge/ Aradaki duvar üzerinde bir başka siluet,/ Başka bir sesle haykırsam başka bir acıyı/ ... Bir anlığına yalnızca, hepsi bu. ‘

Bu dünyayı başka bir gözden de görmeliyiz. Hepimiz bu yeryüzünü paylaşıyorsak eğer, nefes alan her varlıktan sorumluyuz. Pelerinimizi takalım, çıkalım sokaklarda kahramanlık yapalım demiyorum. Demek istediğim o pelerinler zaten yüreğimizde, uzattığımız elimizde, idrak edip empati kuran düşüncemizde… Eğer istersek yaşadığımız bu dünyayı herkes için yaşanılabilir kılabiliriz. Yapmamız gereken tek şey bakışlarımızı diğer tarafa çevirmek. Çünkü iyilik dilde değil, fiilde güzelleştirir dünyayı.

Görüşmek üzere… Hoşça kalın…