Antalya’dayım, 29 Ekim bayram tatilini Antalya’dakiler ile beraber geçirelim dedik. Online eğitimleri olsa da beyaz cama bakmaktan gözleri, oturma bozukluğundan omurilikleri, giderek ayak tutulmaları ve obeziteye varan eğitimin sonuçları, boşa geçen iki kayıp yıl ve Atlantis ülkesi.

İnsanlar


 

Gitmeden önce sosyal medyada yazıştığım mimar ama fotoğraf sanatçısı Murat Hoca aynı zamanda Sabancı Üniversitesinde Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde fotoğraf ve sanat dersleri veriyor: Dedesi Manisa’da 1933-1936 yıllarında valilik yaptı. Adına bir ilkokul yaptırılmıştı 1957 ile 1961 yıllarında iki ağabeyimden miras kalan okul sıralarında beş yıl okudum. Ne seçmeli ders ne 4 çarpılı eğitim ne de kot pantolonlu öğretmenler vardı. Kravatlı beyaz gömlekli herbiri eğitimin profesörü, terbiyenin tillahının alındığı, öğretimin yanında eğitildiğimiz, yerli malı sevgimiz, ana babadan sonra herşeyimiz olan öğretmenlerimizin öğrettikleri hala naturamızda, gönlümüzde, aklımızda... Neyse onlar kitaplara sığmaz.


 

İşte hayatımda ilk eğitimimde önemli yer tutan Muratgermen okuluna sevgim, beni Murat Germen ile yıllar önce tanışıp dost olmaya kadar getirmişti. Murat Germen: Mimar ama fotoğraf sanatçısı olarak uluslararası üne sahip çeşitli ülkelerde fotoğraf sergileri açtı hatta bir çoğu çağrılı sergilerdir.


 

İstanbul’da açtığı Feyezan isimli fotoğraf sergisi öyle gezip dolaşılıp çok güzel fotoğraflar denilecek bir sergi değil. Picasso’yu hele Salvador Dali’nin yağlıboya tablolarını seyrettiğiniz de anlayamazsınız. Kafanızı omzunuza yaslar bakar, yaklaşır bakar, uzaktan gözlerinizi kısarak bakar anlamaya çalışırsınız ya, bu sergi de öyle Fotoğrafın Picasso’su değil daha uç, Salvador Dalisi’dir Murat Germen. Bu sergi öyle bir sergi; yaşam tarzları, plan diyerek dayatılan plansızlıkların, çarpık kentlerin, karmaşık trafiğin insanı öğüttüğünü düşünürken, insanlar mı şehri çarpıtmış şehir mi insanları… Onları anlatıyor.


 

70’li yıllarda TRT Ankara Radyosu’nda Ferit Sıdal makamında otururken bir arkadaşı “Son dönemde pespaye bir müzik tarzı ortaya çıktı, sokakta çalınanlar insanı rahatsız ediyor. Nedir bu hal üstadım? Diye sorduğunda Ferit Sıdal perdeyi hafifçe aralar ve Mamak’ın görüntüsünü arz eder sual sahibine. “Bak şuraya mimarisi bu olanın müziği de bu olur” der. Böyle ev yapıyor, böyle bina dikiyorsan, böyle yol yapıyorsan, elbette müziğin de böyle olacaktır. Hatta şehri yapılandıran unsurlar o şehirde yaşayan insan yaşantısını yansıtacaktır.”


 

Turgut Cansever “Şehirleri insanlar yaratır.” Der. Oysa bu bir kısır döngüdür. “Şehri insanlar, insanları da şehirler yaratır.” İşte bu deyimlere anlam katan Feyezan; coşmuş taşmış anlamını taşıyor ama bu onun şehre isyanını dile getiriyor. Artık tahammül edilemez hale gelmiş kentlerimizin feryadını anlatıyor. Benim de şehirlerimizin bu hale gelmesine çok üzüldüğüm ve şikayet ettiğin konu olduğu için. Feyezan Fotoğraf Sergisi İstanbul’da olmasına rağmen gidip izlemeyi çok arzu ettim,


 

“Antalya’da bir sergim var hazılandık ama Pandemiden dolayı açamıyoruz, bekliyoruz, orayı gezebilirsin” dedi hocam. Eşim, 20 yıldır orada yaşayan kızım ve torunlarımı da alarak. Güneş kum “Ay beyaz deniz mavi eğlenin kızlar” ile başlayan Antalya’nın tanınmışlığından önce, mitolojik tarihi olan, antik çağları yaşayan Antalya’nın: Selçuklular devrinde; kaleler restore edilmiş, köşkler, köprüler, camiler, türbeler, medreseler, imaretler, hanların yanısıra rıhtım ve mendirekler yapılmış ve bir de tersane kurulmuştur. Selçukluların kışlarını geçirdiği mamur bir şehirdi. Kale içindeki Osmanlı’nın, Cumhuriyet tarihimizin cumbalı evlerin, sokak dokularının kalıntılarının günümüze kadar geldiğinden başlayarak Antalya’nın bugüne kadarki hal-i pür melalini gözler önüne serdiği fotoğraf sergisine gittik.


 

Fotoğraf sergisinin adı Nisyan. Unutulmuş Antalya’yı sergilemiş. ‘Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür.’ ‘Unutkanlık insan halidir.’ Yani insan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır. Oysa unutulması insan hali olan şeyler ile unutulmaması gereken şeyler vardır. Akşam yediğini unutabilirsin, yapacağın işi de unutabilirsin, aklından geçenleri unutabilir ama hatırladığında yapabilirsin ama sözünü, eşini, dostunu, hastaya geçmiş olsun, vefata başsağlığını, geleneğini unutmazsın, sonradan hatırladığında artık iş işten geçmiştir. Buna yaşadığın çocukluğunu, gençliğini, yaşlandığın hayatı da ekleyebiliriz. Hayatın boyunca biriktirdiğin anılarının fotoğraf gibi gözünün önünden geçerken arka fondaki yaşadığın şehrin görüntülerini unutamazsın. Ancak öyle bir hale gelirsinki unutturanlar çıkar. İşte buna nisyan değil isyan etmek gerekir. Evini, sokağını, mahalleni, şehrini nasıl unutursun. İşte bu sergide Antalya’nın nereden nereye geldiğini görebilirsiniz. Öyle bir kurgu hazırlanmışki yıkılan evlerden, binalardan yuvarlanan taşları andıran kutular ayaklarınızın dibine kadar gelmiş ve size şehrinizin yıkımını nereden nereye geldiğini gösterirken üzerindeki fotoğraflar şehrin yıkılan ve yeniden tanınmaz bir kent olarak inşasını göstermektedir.


 

Serginin adı ‘Nisyan’ deyim olarak şöyle de kullanılmıştır.

"El-insân mürekkebü'l-isyân ve'n-nisyân" da derler.

İnsan nisyan ve isyandan ibarettir.

Sadece Antalya’nın unutulmuşluğu değil ülkemizde birçok daha doğrusu hemen hemen her şehrin kimliği kayboldu. Bazı kentlerimiz isyan sınırına gelince son söylenecek söz belki de ilk söylenmesi gereken sözdü bu.


 

Unuttuğumuz değerlerin acıklı halini Antalya’yı Google Earth ile safha safha da izleyebilirsiniz. Feyezan olsun, Nisyan olsun kimliğini kaybetmiş şehirleri gözler önüne seren birer sergi ama belgesel niteliğinde o salonları bir bütün olarak tespit etmek, sabitlemek gerekir.


 

Beşer şaşar veya Hafıza-ı beşer NİSYAN ile malüldür. İşte o zaman bu belgeseli göze sokmak gerekir.