Ortadoğu'da yaşamanın bedeli ağır oluyor. 10 Aralık 2016, 1 Ocak 2017 arasında yaşadıklarımız, İstanbul, Beşiktaş ve Kayseri'de PKK, Ankara'da büyükelçi suikastı, FETÖ ve yeni yıla girdiğimiz ilk anlarda İstanbul Reina gece kulübüne saldırı. İsimleri farklı olsa da hedefleri belli. Türkiye'yi Irak'a ve Suriye'ye döndürmek. Ülkemiz üzerinde büyük bir oyun oynandığı belli. Nereden tezgahlandığı da belli. Nato ülkeleri olarak dün dostumuz olarak bildiklerimiz haçlı seferi gibi üzerimize çullandıkları da belli. 80 milyon Türkiye'nin bölgede giderek güçlenmesinden rahatsız olanların açtığı büyük bir savaşla karşı karşıyayız. Kenetlenmemiz lazım. İç hatlarımızda kırılgan faylarımız da mevcut. İç barışımızı bir süredir beceremiyoruz. Karşılaştığımız her terör olay sonrası siyasi partilerimiz, sivil toplum örgütlerimiz, birlik ve beraberlikten bahsediyor. 15 Temmuz'da yaşadığımız faciadan sonraki kenetlenmemizi bile uzun sure götüremiyoruz. Ayrışma noktalarımızı ortadan kaldıracak veya aza indirecek hamleleri de yapamıyoruz. Herşey dış güçler üzerinden götürmeye çalışılıyor. Mücadele etmeye çalışıyoruz. Önce içimizi temizlemeliyiz. Her olaydan sonra verilen demeçlerle güzel sözlerle bu işin üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Reina saldırısından sonra CHP Grup Başkan Vekili Manisa CHP Milletvekili Özgür Özel beğenirsiniz, beğenmezsiniz ülkenin gerçek durumunun analizini yaptı. Sözlerinin giriş bölümünde daha dikkatli olması gerektiğini düşünebilirsiniz. Çağrısını iyi irdelememiz gerekir. Siyasi partiler demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarıdır. Onların düşüncelerine saygı ile bakmak gerekiyor. Gün birlik ve beraberlik olma günüdür. Eteklerimizdeki taşları dökme zamanıdır. Acımız büyük. Güle oynaya yaşadığım vatan topraklarımızda her gün gülmez olduk. Güvenlik güçlerimiz gece gündüz olağanüstü şartlarda huzuru sağlamak için canla başla çalışıyor. Mehmetçiğimiz Güneydoğu'da ve Suriye'de ülkemizin bütünlüğü için gözünü kırpmadan mücadele ediyor demiyorum savaşıyor. Gün kısır döndüler etrafında dolaşma birbirimizi suçlama günü değil. Bir ateşin içindeyiz. Söndürmek için hepimiz elimizi taşın altına koyma günüdür. Geçmişte yapılan hataların bugünlere gelmenin hesaplarının sorgulanacağı gün değildir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bunu en erken gören devletimizin durumunu tespit ederek iktidara destek veren liderdir. Diğer muhalefet partisi CHP'de seçimlere kadar bu yolu seçmesi gerektiği görüşündeyim. Bugün 30-35 yaşlarında olan genç nesil 1970-1980 arasında Türkiye'nin yaşadıklarından haberdar olmayabilir. Bizim nesil bunları yaşadı. Sağ-sol ve mezhep çatışmaları çıkarılarak bu ülke yaşanmaz hale getirilmeye bölüp parçalanma senaryolarının uygulanmasını yaşadı. O günün siyasetçileri parlamentoda bir cumhurbaşkanı seçmek konusunda uzlaşamadı. Ekonomimiz felç hale getirildi. Benzin kuyrukları, yağ kuyrukları ile karşı karşıya kaldık. IMF'den 25 sent borç arar duruma geldik. O günlerde de ülkemizde sıkı yönetim vardı. Ülkemizi bu bataklıktan 12 Eylül askeri darbeyle kurtardık. 11 Eylül günü Başkent'teydim. Ali Filizkan, Selahattin Canuyar ve Emin Güntürk ile Sosyal Güvenlik Bakanı Sümer Oral'dı. Çanka'ya Kızılay'da güpegündüz bombalar ve silahlar patlıyordu. 12 Eylül 1980'den sonar herşey bir sure sonra bıçak gibi kesilmişti. ABD ülkemizde ele avuca sığmayan büyüme hamlelerini yapmaya çalışan Türkiye'yi hizaya getirmişti. Genç bir nesili kaybetmiştik. Bugün yaşananlar o gün yaşananlardan farkı yoktur. Toplum olarak aklımızı başımızı toplayalım. Oynanan oyunun gerçek yüzünü görelim, ona göre birlik ve beraberlik içinde mücadele edelim. İş işten geçmeden.