5 yıl önce 17 Haziran 2015 tarihinde Türkiye’nin babası, büyük Türkiye sevdalısı, Türkiye Cumhuriyetinin 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’i kaybetmiştik. Yıllar çabuk geçiyor. 17 Haziran 2020 tarihi Süleyman Demirel’in vefatının 5. yılıydı. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel  Isparta’nın Atabey İlçesi İslamköy’de Çalcatepe’deki anıt mezarı başında koronavirüs tedbirleri kapsamında dualarla anıldı.

Törene Isparta Valisi Ömer Seymenoğlu, eski bakanlardan Hamdi Üçpınarlar, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Tamer Atay, Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Süleyman Demirel’in doktoru İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, eski milletvekilleri ve Demirel ailesi katıldı. Korona virüs tedbirleri kapsamında maske ve sosyal mesafe kuralına uygun olarak gerçekleştiren törene, protokol ve Demirel ailesinin dışında kimse alınmadı. Törene Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ankara Büyükelçiliği tarafından da çelenk gönderildi.

9. cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilgili ülkemize yaptığı hizmetleri anlatmaya kalksam köşemdeki sayfa yetmez. Sayın Süleyman Demirel ile Adalet Partisi Genel Başkanlığı döneminde başlayan Ümit Canuyar ile birlikte bir siyaset yaşamım da var. Gazeteci olarak da merhum Süleyman Demirel’in Ege Bölgesindeki yaptığı hizmetlerin açılış ve temel atma törenlerine katılan birisiyim. İzmir’in meşhur Efes Otelinde bir arada olduğum günler çok oldu. Türkiye sevdalısı Süleyman Demirel’in seveni bu ülkede bir hayli çoktu. Hizmet aşkı ile mücadele ederken 12 Mart 1971 Muhtırasını gördü, 12 Eylül 1980 İhtilali ile karşı karşıya kaldı. Demirel bir demokrasi kahramanı olarak bu badireleri teker teker atlayarak önce tekrar başbakan oldu sonra da cumhurbaşkanı oldu. Rahmetli Süleyman Demirel’in yakınları çoktu fakat benim bildiğim iki yakını önemliydi. Biri hala başkentin duayen gazetecisi Sabah Gazetesinin köşe yazarı Yavuz Donat’tı diğeri de Adalet Partisi Milletvekili olarak parlamentoya giren Sosyal Güvenlik ve Maliye Bakanlığı yapan Sümer Oral’dı. Yavuz Donat bir nevi rahmetli Süleyman Demirel’in kara kutusuydu. Sümer Oral ise en güvenilir siyasetçilerinden biriydi. Sümer Oral dostum ve ağabeyim ile geçen hafta yaptığım görüşmede Marmara Grubu Vakfının merhum Süleyman Demirel’in ölümünün 5. yılında yakını olarak Sümer Oral’dan bir yazı göndermesini rica etti. Geçmişte Türkiye maliyesini uzun süre yöneten Sümen Oral ağabeyim de vakfa istenilen yazıyı göndermiş. Ben de okudum. Bu yazıyı da bugünkü köşeme aktarıyorum.

SÜMEN ORAL’IN DEMİREL İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMESİ

Sayın Akkan Bey,

Her geçen gün daha da özlediğimiz Türkiye 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i, ebediyete intikalinin 5.yılında saygı ve rahmetle anıyorum.

Vakfınıza verdikleri değere yakınen şahit olduğum Cumhurbaşkanımızla ilgili bir yazı da benden istemiş olmanızdan ziyadesiyle memnun oldum, teşekkür ederim.

Sizin de belirttiğiniz gibi, Demirel’in çok yakınında oldum. Başbakan olarak imzasını taşıyan 23.05.1975 tarihli Kararname ile Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü’ne atanmam, bu yolculuğun başlangıcı oldu. Haziran 1977 Milletvekili Seçimlerinde Manisa’dan Parlementoya girince, bu yakınlık siyaset alanında devam etti. Bu benim için büyük bir onur oldu. Ayrıca sadece onur değil bir kazançtı. Zira, Demirel yanında çalıştığınız zaman kendisinden çok şey öğreneceğiniz nadir kişilerdendir.

Demirel, bulunduğu tüm makamların hakkını layığıyla vermiş ülkemizin yetiştirdiği gerçek bir devlet ve siyaset adamıydı.

Zamanını boşa geçirmezdi, her dakikasını değerlendirirdi. Geceleri oldukça geç yatar, sabahları erken kalkardı. Öğle uykusunu ihmal etmezdi. Çok okurdu. En kıymetli hediye, onun için, kitaptı. Yurt dışına giden dostları dönüşte özellikle piyasaya yeni çıkmış aranan kitaplar getirirlerdi. Ekonomist’in her sayısı muhakkak masasının üstünde olurdu.

Demirel için, zaman zaman, siyasette “6 kez gitti 7 kez geldi” denir. Söz doğru, ama siyasette gidip de gelmek, ifade edildiği gibi kolay mı? Hem de 7 kez! O inanmak, azim ve irade meselesidir. Kolay başarılacak iş de değildir. Siyasi hayatın içinde olanlar bunun ne demek olduğunu bilirler.

Demirel, ceketinin iç cebinde daima T.C Anayasasının kitapçığını taşırdı. Bu hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, yargının tarafsız ve bağımsızlığının ve ettiği yeminin teminatıydı. Demirel o anayasayı içselleştirmişti.

O, siyasete hoşgörü, diyalog ve uzlaşmayı taşıdı. Halkla her zaman iç içe oldu. Halk onda kendisini buldu. Yoksa “BABA” der miydi?

Mizah, espri ve nükte siyasi üslubuna renk katıyordu. Demirel’in Bütçe Müzakerelerinde yapmış olduğu Meclis konuşmaları, yaşı müsait olanların sanırım bugun de hafızalarındadır.

Demirel, Cumhurbaşkanlığı döneminde, yurtiçinde olduğu gibi uluslararası camiada da birikimi, deneyimi ve davranışları ile saygın bir konuma sahip olmuştu.

Nitekim Cumhurbaşkanlığı sonrası, 2000 yılı sonlarında Ortadoğu Barış Projesi olarak gündeme gelen “Mitchell Planı”  kapsamında oluşturulan uluslararası komisyonun üyesi olmuştu. Ayrıca Türkiye’de ve değişik ülkelerde devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı panellere konuşmacı olarak katıldı.

Cumhurbaşkanımla ikili olarak yaşadığım aktarabileceğim çok konu var; ancak bu yazının kapsamını dikkate alarak ikisini paylaşmak istedim:

1- 12 Eylül 1980 sabahından itibaren Hamzaköy’de askeri bir tesiste bulunan Süleyman Demirel ve eşi Nazmiye Hanımefendi bir ay sonra 11 Ekim 1980 günü Ankara’ya Güniz Sokak’taki evlerine döndü. Bir hafta kadar geçmişti ki, Halil Başol ile beni eve çağırdı. Demirel aynen “Bu devlet yine bizim yönetimimize geçecek. Hiç endişeye gerek yok. Devleti takip edeceğiz, izleyeceğiz” dediler. Ben Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası’nı; Halil Başol İhracat – İthalat ve Tarım ile ilgili konuları izleyecekti. Demirel Hamzaköy’de, o şartlar altında tüm bunları planlamış, çalışma bürolarımıza kadar hazırlatmış. Kuşkusuz başka arkadaşlarımızı, kendi uzmanlık alanlarına göre görevlendirmişti. Moralsizlik kesinlikle yok, bu ülke bizim. Devleti, devletin kendi belgeleri ve yayınlarından izledik, günü gününe izledik. Bu süre içinde Demirel’e muntazam briefingler verdik.

Demirel, yakın siyasi arkadaşları ile beraber giriştiği bu büyük siyasi mücadelenin 7.yılında Isparta milletvekili olarak Meclis’e girdi. 11.yılında Başbakan ve 13. yılında Cumhurbaşkanı oldu.

Demirel’in başkanlığında 30.11.1991 tarihinde kurulan 91.Hükümet’te ben de Maliye ve Gümrük Bakanı olarak yer almıştım. Hükümetin güven oylaması yapılırken, Demirel’in Güniz Sokak’ta 11 yıl önce söylediği “Devlet yine bizim idaremize girecek” ifadesi bir an kulaklarımda çınladı. Demirel’in yanına giderek o günü ve ifadelerini hatırlattım. Bakışlarında o müthiş kararlılık, azim, irade ve mutlu son okunuyordu.

2- Zekeriye Temizel’i Gelirler Genel Müdürlüğü’ne, 1992 yılı içinde, getirmeye karar verdim. Bu düşüncem bir şekilde etrafa sızınca, özellikle Bakanlıkta ve yakın siyasi çevrede bazı laflar dolaşmaya başladı. Söylenen şu idi. Zekeriya Bey görüş itibari ile sol tandanslı idi. Doğru Yol Partisi iktidarında böyle bir atama nasıl olurdu? Çok yakın olduğum bazı Bakan arkadaşlarım da bu atamada dikkatli olmamı, Parti grubunda tepki çekebileceğimi uyarmışlardı.

Atama kararnamesini hazırlamadan önce Başbakan’a bilgi vermem ve muvakatını almam gerekiyordu.

Demirel’e, Temizel’in eğitimi ve deneyimi hakkında bilgi sundum. Maliye müfettişi kökenliydi ve İstanbul Defterdarı görevini sürdürüyordu. Sonunda “Sizin kulağınıza da gelmişken, kendisi ile ilgili bazı siyasi mülahazalar gündeme getiriliyor. Size iletmek istedim” dedim.

Demirel, “Sümer, bakanlığın başında sen varsın. Bunlar teknik arkadaşlardır. Ben sana iki soru soracağım.

1- Ehliyetine inanıyor musun?

2- Dürüstlüğünden emin misin?”

“Evet” cevabını verdim. Demirel, “O zaman getir kararnameyi, ben senden önce imzalayayım” dedi.

Neticede kimseden ses gelmedi. Bu atama, Demirel’in devlet yönetimindeki anlayışını gösteren sadece bir örnek. Esas olan liyakattır.

Sayın Başkan, dile getirdiklerimin, vakfınızın bu duyarlı girişiminde umarım katkısı olacaktır.

Size ve arkadaşlarınıza saygılar sunarım.

Sümer Oral

Maliye Eski Bakanı

Sayın sevgili ağabeyim Sümer Oral geçmişte Süleyman Demirel’in devlet yönetiminde dikkat ettiği unsurları çok güzel yazmış. Bir de dedik ya rahmetli Süleyman Demirel’in kara kutusu Yavuz Donat. Dünkü köşe yazısını Demirel’e ayırmış. Bende köşesinden birkaç anısını köşeme aktarıyorum.

YAVUZ DONAT’IN SÜLEYMAN DEMİREL İLE ANILARI

Devlet adamı

Demirel yıllarca "Siyasi yasaklıydı."

O yıllarda "Yabancı devlet adamları" Demirel'i ziyaret ederlerdi.

Ziyaretçi gidince... Demirel "Görüşmenin özetini" çıkarırdı.

Ve... "Dışişleri Bakanlığı'na" yollardı.

Bir gün...

Sordum:

- Dışişleri sizden bunları istiyor mu?

- Hayır.

- Göndermek zorunda mısınız?

- Evet.

- Niçin?

- Benim bir yabancı devlet adamıyla neler konuştuğumu devletim bilmeli.

Önemli uyarı

Demirel'in "Yasaklı", Hüsamettin Cindoruk'un da "Emanetçi" olarak DYP Genel Başkanlığı yaptığı dönem.

Cindoruk sık sık Demirel'i ziyaret ederdi.

Demirel... Bir gün... Cindoruk'a dedi ki:

- Başbakan Özal'ı eleştir... Fakat... Karısını, çocuklarını karıştırma.

- Beyefendi... Özal'ın ailesini eleştirince milletin hoşuna gidiyor.

- Olabilir... Fakat aileyi eleştirmek siyaset yapmak değildir.