Tariflediğim tanımladığım hayallediğim zamanlarım çoktur. Bilhassa düzen üzerine. Düzeni bozuk, kırık dökük, çöp löp, uyduruktan hikaye, saçma anlatım, malayani konuşmak, oluversin, nemelazımcılık, tanımlamalarımın baş aktörleridir.

Tanımlamadan sonra hayallerim canlanır hem de nasıl alır beni derinliklere götürür. Yeni dünyalar oluşur hayallemi almayan hayallerimin sığmadığı dünyalara. Bu dünyalardan dönüşüm hiç de zor olmaz öfke baldan tatlıdır derler dünyamı değiştirmede de hızlıdır. Sinirlenir

 bozulur neden böyle değiliz der daha bir yığın sorularıma cevap bulamazken üzüntü sıkıntı çırpıntı çarpıntılar ile dönüveririm.

Gerçekle yüzleşince ümitsizliğim yerini alır baş köşeye oturur. Kalk ordan diyebilmem için; ümitsizlik günah, Allah’tan ümit kesilir mi derim, baş köşeden kaldırırım ümitsizliğimi ama oturduğu yerin sıcaklığı aklımın bir köşesinde uslarımın düşündedir.

Döndüğüm düzensiz dünyaya alışır mıyım? Alışamam ama alır başımı giderim bozulmamışlıklara. Orman, köy bie değil köy yollarına giderim. Bisiklet üstünde pedal; yalnızlık, sessizlik, boşluk, hatta bomboşluk, bi nevi sarhoşluktan dumanlı başımla rüzgarların dağıttığı efkarlarımın peşine takılırım.

Haykırırım, önce şöyle bir doğrulurum didondan oturduğum seleye biraz daha yerleşir haykırırım anlamsız haaaaaayyyyyyy yy y. Kuşlar uçuşur, kelebekler çoğalır havada, köpekler sinlenir, inekler o koskocaman başını ağırca kaldırır dilini burnuna sokar yalanır, koyunlar kaçışır, tarlaların sarı yeşil otları yere değecek kadar yaslanır, ağaçların empresyonizme ilham olan yapraklarına ses verir hışırtılar, bir an duyulur sallanan dallar durulur, sazlıkların sesi rüzgarın peşine takılır gider. Ağustos böcekleri çoktan susmuş, yeşil dağlarda, çınlayan seslerinden dinginleşmiştir ovalar.

Kırmızı sarı kiremitleri, sipsivri minaresiyle uzaktan seçilen köye doğru uzanan sağa sola yalpalayan yolda yorgunluğumun pedalları ile bu güzelliğin insan eli değmeyen bozulmamışlığın orkestrasyonunu bir es işareti gibi duraklatan bisikletimin zilini ardı ardına çalarım.

Sonra arkama sağıma soluma bakarım “Kim bu deli?” Diyen var mı diye.

Bisiklet yolculuğu, gezinti: Güzelliklere akıp gitmek böyle bir şeydir. Hissetmekten öte tüm bunlarla beraber olursunuz içlerine girer, sinenize çeker, parmak uçlarınıza tırnaklarınıza kadar dinçleşir, kelebekler gibi rengârenk kanatlarınızı çırpar uçarsınız. Kuşların cıvıltıları, yaprakların hışırtıları, otların sessiz yatışları, ilahi şefin işaretiyle tabiat nağmelere ritim tutarken; ince lastik teker mümkün olduğunca yumuşak basar yola döner ha döner, pedal durur, zincir durur, dünyam durur, olanca sessizliğimle bu müthiş ilahi sessizliğin sesini dinlerim.