Özlem, çığlığı sağır edercesine olmasına rağmen ne sessiz bir duygu… İçin haykırırken dilini lal eden ne kesici bir duygu…

‘Özlemek’ fiili ‘öz’den geliyor: Bir kimsenin kendi, benliği, manevi varlığı anlamındaki Eski Türkçe ‘öz’ kelimesinden. Bizim en saf en doğal halimizin dinmeyen sızısına ne güzel bir adlandırmadır. Özlüyorsak, özlediğimiz kadar da seviyoruzdur. Sevdiğin şeydir seni tamamlayan. O yoksa bir parçan eksiktir. Eksiklik duygusudur özleme davetiye çıkaran. Öyle değil mi?

Bazen alınan nefes özlem doludur. O nefesi öyle bir alırsın ki tüm iliklerinde hissedersin. İçinden bir şeyler ılık ılık akar. Özlenen bazen geçmişimizdir. Yaşanmışlıklarını ve bu yaşanmışlıklara şahit olanları özler insan. Bir çift bakışı özler. Tatmış olduğu duyguyu özler. O kalp çarpıntısını… Düşmeyi özler insan. Dizindeki yara bantlarını özler. Veyahut bir kokuyu… Mutfaktan gelen bir kızarmış ekmek kokusu onu 15 sene öncesine götürebilir pekala.

Özlenenleri sakladığımız o kapalı kutu geçmişimizdir şüphesiz. Anahtarını daima yüreğimizde taşıdığımız. Lakin açmaya kolay kolay cesaret edemediğimiz. O yüzdendir aklımıza özlenen gelince kafamızı bir an önce dağıtacak meşgale arayışlarımız. Özlem demişken Ziya Osman Saba’nın bu kıymetli dizeleri geldi aklıma:

‘Çocukluğum çocukluğum…

 Bir çekmecede unutulmuş,

 Senelerle rengi solmuş,

 Bir tek resim çocukluğum…’

Dizelerde de söylendiği gibi içimizi acıtan belki de yere göğe sığdıramadığımız yaşanmışlıklarımızın bir fotoğraf karesine sığacak olmasıdır. Ve bir gün gelecek uğruna çırpındıklarımız, kavgalarımız, aşklarımız, acılarımız, kahkahalarımız bir çekmecede sararıp solacak.

Eğer özlem, yolladığın yerden sana istediğini yanına getirecek olan bir balon olsaydı, bu balonun nereye gitmesini isterdin?

O halde henüz vakit varken halen nefes alıyorken çık sokağa koş dilediğince, özgürce… Gerekiyorsa yapıştır yine o bantları. Özlenen çocukluksa… Ya da hala şansın varsa git özlediğinin yanına. ‘Özledim!’ diye haykır. Sarıl ona. Onu sevdiğini söyle. Her anını anlamlı kıl. Bazı şeyler henüz vakit varken yapılmalı. Bir fotoğraf karesinde kalmadan…