Kovit 19 pandemisi tüm dünyayı adeta hayati bir sınava soktu. Dersini iyi çalışan, bilgi, deneyim ve öngörü sahibi olan, bilimselliğe değer veren, aklını kullanan, hırs yapmayan, çatışan değil işbirliği yapan, paylaşmasını bilen, benci değil birlikçi, kibirli değil mütevazı ve mütevekkil olan hepsinden önemlisi insana değer veren ve önce insan diyenler bu sınavdan başarıyla çıkacaklardır. Zaten ilahi kudret de böyle istiyor. Zengin, fakir, ünlü, ünsüz, saraylı, avam ayırmam diyor. Devletleri, ulusları yönetenler de bilerek ya da bilmeyerek hatalar yaptılarsa veya krizi yönetirken hatalı davranıyorlarsa bu sınavı geçemeyeceklerdir.

Sınav üzerine söylenmiş birçok özlü ve güzel söz vardır, bunları her gördüğümüzde, duyduğumuzda önceden biliyor olsak bile gene uzunca düşünme, muhakeme etme ihtiyacı duyarız. Bana göre bu muhakemeyi yapıp, yapmamak bile sınava hazır olup olmadığının da bir ölçüsüdür. Peygamber efendimiz “eğer imtihan oluyorsanız, bu, Allah’ın sizi unutmadığının bir müjdesidir” diye buyurmuş.

Bana göre bu salgın sadece bir sınav değil aynı zamanda ilahi bir ikazdır.  Zira kulları kendilerine emanet edilen doğayı hoyratça tükettiler, evlatlarını, torunlarını, sonraki kuşakları düşünmediler. Allah’ın sunduğu nimetleri bile tahrip ettiler, bitkilerin, hayvanların genleriyle oynadılar, doğal olan ne kadar sebze, meyve varsa ilaçlarıyla, hormonlarıyla, yapay gübreleriyle zehre dönüştürdüler. Doymak bilmeyen hırslarıyla, balıkların, av hayvanlarının neslini kuruttular, canlı, canlı hayvan yiyenler oldu. Ormanlarını talan ettiler, akarsularını kirlettiler, yetmedi yeraltı sularına bile göz diktiler, ortalığa zehir saçtılar. Para hırsıyla insan sağlığını tehdit eden ne varsa ona hücum ettiler, itiraz edene sosyal linç uyguladılar. Silah ticareti için savaşlar çıkardılar, masum insanlar öldü, milyonlarca insan yerinden, yurdundan oldu, Alyan bebeklerden bile ders alınmadı. Bütün bunlar ve daha nicelerine karşılık, bu güzelim doğayı her türlü nimetiyle beraber bize sunan yaratanın ikazına neden olmaz mı?

Elbette ki; bu sınavın değerlendirmesini yüce rabbimiz yapacaktır, ödülü ya da cezayı o kesecektir. Kullar elbette ki bunu ne sorgulayabilir ne de müdahale edebilir biz sadece kendimizce biraz yorum yapacağız.

Görünen odur ki; yaklaşık bir aydır hem uluslararası hem de ulusal medyadan izlediğimiz kadarıyla ülkeler arasında bu sınavın kazananları olduğu kadar sınıfta kalanları da var. Çin bu musibetin kaynağı olarak sınavı kaybetmiş kabul edilse de belayı defetmiş gibi görünmekle bütünlemede sınavı geçmiş sayılabilir.

Türkiye’de geçenleri ve kalanları bir sonraki yazıda etraflıca, kurum, kurum, fert, fert ele alacağız bugün gözümüzde büyüttüğümüz dev gibi ülkelerin nasıl kağıttan kuleler olduğuna değineceğiz.

İtalya ve İspanya sınavı geçemeyen ülkeler ama onlarınki sadece idarecilerinin gevşekliği ve halkın umursamazlığı. Bunun bir sınav değil de havuz problemi olduğunu sananlar arabalarına atladıkları gibi güneye yazlıklara koştular, beraberlerinde virüsü de götürdüler. Böylece salgın bütün ülkeye yayıldı.

İngiltere de başarısızlar safında ama onunki vahim bir hata, hafife alma ve hazırlıksız yakalanmadan kaynaklanıyor. İngiltere başlangıçta bu salgını sürü bağışıklığıyla geçiştirebilirim sandı. Başa çıkamayacağını anlayınca da artık çok geç kalınmıştı. Gelen haberler hiç de iç açıcı değil bugün itibariyle günlük kayıp 500 sınırını aştı. Yeğenimle hergün görüşüyoruz, oturduğu semt sakin bir yer ve komşuları dahil kimse sokağa çıkmıyor, herkes evden çalışıyor. Başka türlü de korunmak mümkün değil tabi ki.

A.B.D de sınıfta kaldı ama onun nedenleri daha farklı. Amerikan sağlık sisteminde Türkiye’deki ve Avrupa’daki gibi öyle yaygın yataklı hastane kavramı yok. O tür yerler ülkenin farklı bölgelerinde kümelenmiş medikal center denilen toplu sağlık kentlerinde bulunuyor. Bunların en ünlüsü merhum Turgut Özal’ın da bypass olduğu Houston Medical Center. Ben de 25 yıl kadar önce burayı görmüştüm. Kent olarak niteledim çünkü burası orta büyüklükte bir kentin nüfusu kadar insan barındırabilen hastaneler, rehabilitasyon merkezleri, dal merkezleri ve uzman hastaneler, eczane, tıbbi cihazlar satıcıları, marketler ve sağlık marketleri, hasta ve hasta yakınları için restoran ve otellerin bulunduğu kentlerdir. Hastanelerin çoğunda yoğun bakım yatakları dışında yatak yoktur. Her hastane ile tüp geçit bağlantısı olan 5 yıldızlı oteller ve çevredeki daha mütevazı otel ve apartlar hasta ve hasta yakınlarına hizmet verir. Amerika’da sigortasız kimse de yoktur her sigortalı kendi doktoruna gider, muayene olur, kan tetkikleri varsa diğer tetkikler orada alınır laboratuvara gönderilir sonuçlar online alınır tedavisi düzenlenir. Ameliyata karar verildiyse de gene aynı yerde veya başka bir birimde gereken yapılır. Kapsamlı bir ameliyatsa da medikal center a gönderilir. Hal böyle olunca ABD birden karşılaştığı bu durum karşısında yetersiz kaldı. New York’un ortasındaki centeral park şu anda bir sahra hastanesine dönüşmüş durumda. Spor salonları ve benzeri mekanlar da süratle acil durum hastaneleri haline getiriliyor. Trump’ın kibirli ve umursamaz tavırları, gücü ve parasıyla üstesinden gelirim havaları maalesef işe yaramadı. Sonuçta ABD ve özellikle New York şu anda salgının merkezi durumunda.

Almanya diğerlerine göre bir adım önde, Almanların bilinen disiplinleri sayesinde nispeten salgını kontrol altında tutmuş görünüyor. 4 buçuktan 5 ile sınavı geçmiş sayılabilir. Güney Kore’nin başarısını ise es geçmemek lazım. Kore sınavı direk geçenlerden.

Sevgili dostlar zor günler geçiriyoruz. Devletimiz kadar vatandaşların da sorumluluğa ortak olması gerekir, bu işin şakası yok. Havuz problemidir kolayca çözerim diyemezsiniz çünkü bu sınavı geçemezseniz kurtuluşu yoktur. Evde kalın, sağlıkla kalın.