O uzun gecenin ardından hayat normale dönmeye başlıyor… Asker, bürokrasi ve hukuk içindeki paralel yapıyla ilişkisi bulunduğu tespit edilen personel görevden alınıyor. Gözaltı ve tutuklamaların bir süre daha devam etmesi bekleniyor. Ülkenin ekonomisine vurulan darbenin faturası ise henüz belli değil.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminin yankıları devam ederken, daha önce 1960, 1972, 1980 darbelerini yaşamış ve faturasını en ağır şekilde ödemiş olan Türkiye'nin, bu darbe girişimini en az hasar ile atlatmasına çalışılıyor.
80 DARBESİNİ YAŞAYANLAR ANLATIYOR: "UCUZ ATLATTIK"
Daha önce askeri bir darbeyi yaşamış olanlar, 15 Temmuz'u "Ucuz atlattık" sözleriyle değerlendiriyor. 1980 Askeri Darbesi'nde iktidar partisi olan Adalet Partisi'nin Manisa Milletvekili olan Halil Yurtseven, "Allah'a şükür o karanlık geceyi atlatmayı başardık" derken, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in öncülüğünde yapılan 1980 Askeri Darbesi'yle 15 Temmuz gecesi yaşananların birbirine benzemediğini söylüyor. "O zaman asker vatandaşa silah doğrultmamış, Meclis'e bomba atılmamıştı. Bir darbe olacağı hemen hemen her gün Meclis içinde konuşulan bir durumdu. Darbeyi yapanlar, kimsenin burnunu bile kanatmadan bu işi gerçekleştirmişlerdi." sözleriyle anlattığı 1980 askeri darbesinin bile ülkeye çok acılar yaşattığını dile getiriyor Yurtseven ve şöyle diyor: "Emir komuta zincirini tanımayan bir grup asker ülkemize kanlı bir gece yaşattı. Bu ülke böyle bir geceyi hak etmemişti. Sonucu olmayacak bir işe kalkışan o askerler ülkemize büyük bir zarar verdi ve sonuç olarak kendi hayatlarını kararttı. Kendi düşen ağlamaz."
"BİZİ DIŞ DÜNYAYA MAHÇUP ETTİLER"
15 Temmuz gecesi yaşananları dakika dakika televizyondan izlediğini ve TRT ekranlarında darbe bildirisi okunduğu zaman büyük endişe duyduğunu aktaran Yurtseven, "Bize hafızalarımızdan silemeyeceğimiz bir gece yaşattılar. O anları nasıl unutacağız bilemiyorum ama en çok da bu yaptıklarıyla bizi dış dünyaya mahcup ettiler. Halkımız şuurlu davranmasaydı, her şeyi göze alıp sokaklara dökülmeseydi, demokrasiye sahip çıkmasıydı; bugün bunları konuşuyor bile olamayacaktık" diyor.
15 TEMMUZ'A KADAR BU YAPIYA MÜSAMMA GÖSTERİLDİ
Seçimle gelenin seçimle gitmesi gerektiğine dikkat çeken eski milletvekili Halil Yurtseven, askerin kendi içindeki büyük bir itaatsizliğin sonucu olarak meydana gelen 15 Temmuz darbe girişiminin sorgulanması gereken büyük zafiyetler barındırdığını savunuyor ve şöyle konuşuyor: "15 Temmuz gecesine gelene kadar, asker, hukuk ve bürokrasi içine yerleşen bu yapıya müsemma gösterildi. Onları bu kadrolara yerleştirirken, sonucun bu olabileceği hiç düşünülmedi. Ve bir gün olacağı da buydu."
MEHMETÇİĞE EL KALDIRAN DA DARBECİLER KADAR SUÇLUDUR
Yurtseven, Boğaziçi Köprüsü'nü ele geçirip yolu trafiğe kapatarak, darbe girişiminin bir parçası haline gelen erlerin; teslim olduktan sonra vatandaşlar tarafından darp edildiği görüntülerinin tüm Türkiye'nin ve dünyanın gözleri önüne sunulmasının vahim bir durum olduğunu belirtiyor. Yurtseven, "Ülke savunmasının, terörle mücadelenin bel kemiği olan Mehmetçiğe el kaldıranlar da darbe girişimi yapanlar kadar suçludur. Onlar da yargılanarak, cezalandırılmalıdır." diyor.
İHTİLALİN BELEDİYE BAŞKANI ANLATIYOR
Gençliğini 1960 ihtilalinin gölgesinde geçiren, 1980 askeri darbesinde belediye başkanlığı koltuğu elinden alınan Ersan Atılgan'ın 15 Temmuz'a bakışı oldukça realist olgular üzerine kurulu. Ona göre, cuntacı asker Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı alabilseydi, işimiz bitmişti. "Acemi bir girişim" olarak değerlendirdiği darbe girişiminin hatalarla dolu olduğunu düşünüyor.
12 EYLÜL'DE EMİR KOMUTA ZİNCİRİ VARDI
Dönemin Manisa Belediye Başkanı olan Ersan Atılgan, Hava, Kara, Donanma ve Jandarma kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren komutasında tam bir emir komuta zinciri altında gerçekleşen 12 Eylül askeri darbesini anlatarak, 15 Temmuz'un acemiliğini anlamamızı istiyor:
"Gece saat 03.00'da Vali Fahrettin Turan Bey telefonla beni arayarak, ordunun yönetimine el koyduğunu ve Bekir Sıktı Akçalar Paşamızın bizi Tugay Komutanlığı'nda beklediğini söyledi. Dönemin Emniyet Müdürü Necdet Menzir'i de yanımıza alarak, Paşamızın yanına gittik. Makamına oturur oturmaz, önündeki kırmızı kaplı kitabı açtı ve bize sıkıyönetim kuralları altında neler yapmamız gerektiğini madde madde okudu. O kitapta yazılanlar arasında; fırınlardan ekmeğin hangi saatlerde satılacağı, içme suyunun vatandaşlara nasıl ulaştırılacağı bile yazılıydı… Tüm bunların ne zaman hazırlandığını sorduğumda, '10 gün önce darbenin yapılacağı Genelkurmay Başkanlığı tarafından tebliğ edildi ve 10 gün önce bütün hazırlıklar tamamlanmıştı' dedi… 15 Temmuz gecesi yaşananlar ile 12 Eylül arasındaki en önemli ayrıntı bu. Ordu içindeki azınlık bir grubun cunta girişimi, acemi ve hazırlığı iyi yapılmadan başlatılan bir serüven olmuş. Tek bir Hükümet yetkilisini bile ele geçiremeyen cuntacı grubun en büyük hatalarından biri de girişimi başlattıkları saat. Halk sokaktayken darbe mi yapılır? Halka direnme imkanı tanınmayan saatlerde, yani herkes uykudayken bu işler olur. Kaldı ki bunca televizyon kanalı varken sadece TRT'yi ele geçirmek ve darbe metnini okutmak da artık darbe yapmaya yetmez. Allah, ülkemizi bize bağışladı da cuntacılar emellerini hayata geçiremediler."
"TÜRKİYE 1960 TÜRKİYESİ DEĞİL"
15 Temmuz darbe girişiminin, 1960 ihtilaline benzediğine dikkat çeken Atılgan, "Ne var ki Türkiye, 1960 Türkiyesi değil!" diyor.
Sokaktaki vatandaşın, televizyonlarda gazetecilerin, evlerimizde çocukların, aklıselim herkesin dönüp dönüp birbirine sorduğu bir soru var: 15 Temmuz gecesi yaşananlar gerçek bir darbe girişimi miydi? Yoksa birileri sahte bir darbe girişimi komplosu mu kurmuştu?
"Çocuk oyuncağı değil bu iş!" diye sert çıkıyor Ersan Atılgan ve devam ediyor: "15 Temmuz gecesi gerçek darbe yaşadık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ele geçirilseydi, durumun vahametini işte o zaman anlardık. Ya da Erdoğan, ‘meydanlara çıkın' diye halka talimat vermeseydi, işte o zaman bugün bambaşka bir hayata açardık gözlerimizi. AK Partililerin yüzde 20'sinin bile sokağa çıkmış olması yetecekti, darbeyi önlemek için. Cuntacı asker ne yapacaktı? Herkesi mi öldürecekti? İşte bu olaylar darbenin ta kendisi. Ve darbenin sadece bir girişim olarak kalmasının da mihenk noktaları… Halka rağmen darbe olamaz çünkü."
"BU İŞİ BU KADAR KOLAY MI SANDILAR?"
1942 doğumlu olan Ersan Atılgan yaşadığı tecrübelerle, ülkenin siyasi tarihinin canlı şahidi olduğunu vurguluyor. Darbelerin öyle kolay yenilir yutulur şeyler olmadığını, darbe günlerine bu milletin bir daha geri dönmemesi gerektiğini söyleyerek, "Bu hareketi yapanlar, bu işi o kadar kolay mı sanmışlar? Elbette kendi açılarından başarılı bir sonuç alacaklarına inanarak girişimde bulunmuşlardır ancak bu millet de darbelere karşı oldukça idmanlı. Milli irade artık kendini bu girişmelere karşı koruyabiliyor. Ve korkmayın, Atatürk'ün kurduğu bu ülkede, Cumhuriyet Rejimini değiştirmek öyle kolay şey değil." ifadelerini kullanıyor.
"BU GRUBU KONTROL ALTINA ALMAK GEREKİRDİ"
Ama şu var ki Ersan Atılgan'ın bile aklının almadığı şeyler var… 15 Temmuz'a nasıl gelinmişti? Atılgan istihbarat zafiyetine vurgu yapıyor: "MİT, Polis, Emniyet, Ordu; tam anlamıyla devlet uzunca bir süredir zafiyet gösteriyormuş. Fetullah Gülen'in bu kadar güçlenmesine izin vermek, en kritik yerlerdeki makamlarımıza sızmalarına olanak tanımak, anlaşılır gibi değil. Çok cüretkar bir girişimde bulunan bu cuntacı grubu zamanında kontrol altına almak gerekirdi." diye konuşurken, "Her şerde bir hayır vardır diye düşünelim. Umarım iyi bir temizlik yapılır!" diyor.

ÖZDAĞ GEÇMİŞİ VE BUGÜNÜ ANLATTI
O karanlık geceyi iliklerine kadar yaşamış bir isim de AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ. Darbeyi püskürtmek için direnen askerler arasında mücadele eden yeğeni Volkan Canöz'ü kaybediyor 15 Temmuz gecesi. Zaten 1980 Askeri darbesinin ağır yükünü taşıyan bir isim. Zaten 28 Şubat'ın tam içinden geçmişti.
BAŞBAKAN YILDIRIM'I ARAYIP UYARMIŞ
Milletvekili Selçuk Özdağ, yaşanacakları, Cuma gecesi saat 21.00'da hissettiğini söylüyor. Dün tüm haber sitelerinde yer alan o haberi doğrulayarak, "Başbakan Binali Yıldırım'ı ilk arayan kişiyim. ‘Hissediyorum, darbe yapacaklar' dedim. Başbakanımız, ‘bir çılgınlık yapacaklar, farkındayım' diye yanıtladı beni." diyor.
"GEÇMİŞİ HATIRLADIM"
O sırada Ankara'daki evinde bulunan Özdağ sırayla tüm bakanları telefonla aramaya başlıyor. Saatler henüz 21.00'ı gösteriyor… O saatte, ne Boğaziçi Köprüsü trafiğe kapanmış ne de Ankara'da F-16'lar uçmaya başlamıştı. Selçuk Özdağ, bir darbe girişiminin olacağını herkesten önce nasıl hissettiği sorusunu yanıtlarken, yaşadığı tüm geçmiş tecrübeleri bir bir gözünün önüne geliyor. "Balyoz, Sarıkız, 28 şubat, 1980 darbesi… Bunların hepsini yaşayınca, bizzati içinde olunca hissediyorsun. O duygu yanılabilecek bir duygu değil!" diyor.
F-16'LARIN ALTINDA MECLİSE GİTTİ
Bakanlarla yaptığı telefon görüşmeleri sürerken evinin üstünden geçen F-16'nın sesini duyunca ilk olarak silahına sarılıyor. Evden çıkarak, şoförüyle birlikte Çankaya Köşkü'nün yolunu tutuyor. Başbakan Binali Yıldırım İstanbul Tuzla'daki evinde o saatlerde… O saatlerde yolda herhangi bir askeri araç ve asker üniformalı hiç kimsenin olmadığını ısrarla belirtiyor ancak yaşadığı şoktan olsa gerek bombalanmış, zarar verilmiş, ele geçirilmiş bir yer olup olmadığını hatırlamıyor. Yol boyu sadece 3-5 insan gördüğünü söylüyor. "Zaten bunu hatırlayabilecek, zihnimde tutabilecek bir duyguya sahip değildim o an!" diyor.
"BİZLERİ GELİP ALMALARI GEREKİRDİ"
Sonrasında yaşananlar herkesin malumu olan gerçekler. Meclis'in bombalanması… Darbeciler tarafından ele geçirilen kurumlar…
Bırakın 1980 askeri darbesini 28 Şubat'ta bile darbe yapmaya kalkışanların yaptığı ilk şeyin Hükümet yetkililerini ele geçirmek olduğunu vurguluyor Özdağ ve şöyle konuşuyor: "Bizleri gelip evlerimizden almaları gerekirdi. Darbeler böyle yapılır. Bu girişimin emir komuta zinciri dahilinde olmadığını gösteren ilk ipucu da bu olmuştur. Hükümet yetkilileri dururken, üst düzey askerler ele geçirilmeye çalışılmıştır."
"BAŞARILI OLSALARDI REJİM DEĞİŞİRDİ"
Özdağ'ın 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili söylediği en can alıcı görüş ise bu darbenin engellenemeyip başarılı olması halinde yaşayacaklarımız ile ilgili… "Darbe girişimi başarılı olsaydı, ülkede Cumhuriyet rejimi değişirdi. Amaçları buydu. Girişimin perde arkasındaki gerçek; ülkemizi 50 yıl geriye götürmek, Ortadoğu'daki konumumuzu geriletmek, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı yok etmekti. Cinnet getirmiş bir grup askerin yapmak istediği şeyler Türkiye'yi bitirmekti."Birçok darbe görmüş Selçuk Özdağ'ın ağzından dökülen bu sözlerin, 15 Temmuz'un karanlık yüzünde gizlenmiş gerçekler olması ihtimali çok yüksek. Sırf bu yüzden Özdağ da tüm milletine geçmiş olsun dileğinde bulunuyor.

Editör: TE Bilişim