15 Temmuz'daki kanlı darbe girişimi sonrasında vicdanen duyduğu rahatsızlık üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına başvuran Astsubay S.A, çocuk yaşta tanıştığı yapı hakkındaki bildiklerini bütün ayrıntılarıyla anlattı. Astsubay S.A. ifadesinde "Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı" dedi.
FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin ardından, "milletine silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler" dediği yapının devletin önemli kurumlarına nasıl sızdığını önce komutanına anlatan S.A, komutanının da yönlendirmesiyle savcılığa başvurdu.
Lise yıllarında tanıştığı FETÖ'nün nasıl yapılandığı hakkında bilgi veren S.A'nın ifadeleri, yürütülen soruşturma dosyasına eklendi.
''ÖRGÜTLENMEYİ PARÇA PARÇA BÖLEREK YÖNETİYORLAR''
FETÖ/PDY içerisinde sırasıyla sözde ev imamları, bölge talebe mesulleri, il imamları, ülke imamları, kıta imamları ve dünya imamının bulunduğunu dile getiren S.A, yapının çok büyük olduğunu ve bu şekilde dünyadaki örgütlenmelerini parça parça bölerek yönettiklerini söyledi.
''TOPLANTILARA CEP TELEFONU SOKULMAZDI''
Ev imamı olduktan sonra haftada bir kez imamların toplantılarına katılmaya başladığını belirten S.A, şunları anlattı:
"Sözde imamlar her hafta bir kez bu şekilde toplanırdı. Biz toplantıları paralel yapıya bağlı bir öğrenci yurdunun toplantı salonunda yapardık. Toplantılara kesinlikle cep telefonu sokulmazdı. Telefonlar dışarıda bırakılırdı. Toplantıların konuları genellikle Fetullah Gülen'in haftalık mesajları olurdu. Mesajların içeriği genellikle dini nitelikliydi. Mesajlarda evde o hafta hangi konuda sohbet yapılacağı, nelere dikkat edileceği, eve gelen ortaokul ve lise öğrencilerine nasıl davranılacağı ve neler anlatılacağı şeklindeydi. Bu hususlar da İslam dininin doktrin ve öğretilerine dayalıydı."
''FETÖ'DE EN ÖNEMLİ ŞEY, İTAAT''
FETÖ'de itaat ve istişarenin önemine değinen S.A, şunları anlattı:
"Sözde ev imamı toplantılarında neredeyse istinasız olarak her hafta itaat ve istişarenin öneminden bahsedilirdi. Bu husus sürekli paralel yapı içerisinde vurgulanan bir şeydi. Ben bu şekilde 1.5 yıl boyunca sözde ev imamlığı yaptım. Daha sonra 3. sınıfın ikinci döneminde bölge talebe mesulluğu görevi de yaptım. Bana bağlı birkaç ev vardı. Ben bu evleri takip ediyordum. O evlere her hafta düzenli olarak ortaokul veya lise öğrencileri devam ediyor mu, öğrencilere bisküvi ve kola gibi ikram edecek şeyler için paraları var mı gibi şeyleri takip ediyordum. Öğrencilere ders verirken dikkat edilecek şeyleri sözde ev imamlarına söylüyordum. Mesela gelen küçük öğrencilerin çok sevimli olduğunu ancak öğrencilerle hiçbir şekilde fiziksel temas kurulmaması gerektiğini çünkü ailelerin bu durumu yanlış anlayabileceğini ve öğrenciyi bir daha eve göndermeyeceğini söylüyordum. Bunu da bize üstümüzdeki kişiler söylüyorlardı."
''SÜREKLİ KOD İSİM KULLANIYORLARDI''
Paralel yapılanmada gizliliğin çok önemli olduğunu belirten S.A, "Paralel yapıda imamlık ve bölge talebe mesulluğu yapan kişiler yılda en az 2 defa telefon hatlarını ve cihazlarını farklı hat ve cihazlarla değiştiriyordu. Sürekli kod isim kullanıyorlardı. Mesela bir seferinde benim 'Mehmet' diye bildiğim bir kişi, kendisini başka birine gözümün önünde 'Ali' diye tanıtmıştı." dedi.
''HZ. MUHAMMED'İN ÖLÜMÜNDEN SONRA DÜNYAYA 14 ALİM GELECEĞİNİ, GÜLEN'İN 14. ALİM OLDUĞUNU ANLATTILAR''
Erzurum'daki bir kolejde yapılan sohbete B.U. ile katıldığını bildiren S.A, şunları dile getirdi:
"Burada doğu illerinden gelen 60'a yakın benim gibi öğrenci vardı. Bu kolejde 40 yaşlarında Bülent isminde Fetullah Gülen ile bizzat görüştüğü söylenen biri, bu 60 kişiyle sohbet etti. Ben bu 60 kişiyi ilk kez orada gördüm. Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda Peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı.
Ayrıca ondan almış olduğu emirleri cemaat mensuplarına ilettiğini, hayatı boyunca sadece bir gün peygamberimizi rüyasında görmediğini ve onun için bir şiir yazdığını, amaçlarının İslam dinini tüm dünyaya yaymak, ezanın ve peygamberimizin namının dünyanın her yerine ulaşmasını sağlamak olduğunu, bu amacı gerçekleştirmek için tüm varlığını ve ailesini bırakarak hicret ettiğini ve büyük mahrumiyetler içerisinde yurt dışında okullar açtıklarını, bizlerin de bu kişiler gibi fedakarlık yaparak onları örnek almamız gerektiğini, İslamı tüm dünyaya yayma hedefini mutlaka gerçekleştirmek gerektiğini, dünyaya İslamı ve barışı yaymanın tek yolunun tüm ülkelere dünya standartlarından daha kaliteli okullar açarak o ülkelerin beyin takımını yetiştirmeleri olduğunu anlattı."
''GÖRECEKSİNİZ 40 YIL SONRA DÜNYADAKİ BÜTÜN BAŞBAKANLAR TÜRKÇE BİLECEK DEDİ''
FETÖ'nün birçok ülkede bulunan okullarında o ülke liderlerinin çocuklarının eğitim gördüğünün kendilerine anlatıldığını belirten S.A, şöyle devam etti: "Hatta, 'Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek, bütün başbakanlar bir toplantı yaptığında bunun dili Türkçe olacak, şu anda birçok ülkede ülke liderlerinin çocukları bizim okullarımızda okuyor. Belki size komik gelecek ama Fetullah Gülen henüz 20 öğrenci yetiştirirken ben de oradaydım. Bize bir gün bütün dünyada okulları ve üniversitelerinin olacağını, Türkçe olimpiyatları düzenleyeceğini, kocaman statların bizlere dar geleceğini söylemişti. O zaman ben gülmüştüm ancak şimdi bunlar gerçek oldu.' şeklinde ifadeler kullanmıştı. Bu sohbette de mutlak itaat ve istişarenin önemi üzerinde uzun uzun konuştu. Bütün bu toplantı yaklaşık 2.5 saat sürdü."
''YAZILI SINAVI KAZANDIM, MÜLAKATTA NE OLACAĞI ÖNCEDEN ANLATILDI''
Erzurum Atatürk Üniversitesinde ÖSYM tarafından yapılan subaylık yazılı sınavına girdiğini kaydeden S.A, yaşananları söyle anlattı:
"Benim seviyeme göre çok sabit bir sınavdı. Yazılı sınavı rahatlıkla 40. asil olarak kazandım. Bir ay sonra da mülakata girdim. Mülakattan önce B.U bana bir sürü taktik verdi. Askerlerin durumsal farkındalığa çok önem verdiklerini, mülakat salonundan çıkarken kaç merdiven olduğuna, duvarların rengine, merdivende yazı olup olmadığına, odadaki tablolara dikkat etmemi, mülakat kurulunda bir bayan psikolog olacağını, bu kişinin özellikle paralel yapı mensuplarını tespit etmek için orada olduğunu, mülakat anında davranışlarıma çok dikkat edeceğini, özellikle ona karşı konuşmama ve kendisiyle tokalaşıp tokalaşmama hususuna çok dikkat edeceğini, bu bayana 'merhaba' derken gözlerinin içine bakmamı, elini sıkmamı, medeni bir şekilde kendimi tanıtıp, güler yüzlü ve esprili olmamı, kısa ve öz konuşmamı, kendi özgeçmişimi kısa ve öz şekilde anlatmamı, orada kendimle ilgili her bilgiyi doğru vermemi söyledi. 'Fetullah Gülen'i tanıyor musun' diye sorarlarsa, 'tanıyorum, televizyonlarda filan gördüm' şeklinde cevap vermemi, komutanlar bana kızgın bir şekilde bir şey söylerlerse bunun psikolojimi ölçmek için olacağını, bu durumda, 'Komutanım hayırdır, yengeye kızıp hıncını benden mi çıkarıyorsun' gibi esprili bir cevap vermemi bana tembihledi. Her şey B.U'nun anlattığı gibi çıktı. Ben de o taktikler doğrultusunda hareket ederek mülakatı geçtim."
''KKK'DAKİ SINAVIN SORU VE CEVAPLARI VERİLDİ''
Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın (KKK) düzenlediği sözleşmeli subaylık sınavı öncesinde yaşadıklarını, ifadesinde detaylı bir şekilde dile getiren S.A, şunları kaydetti:
"Bu sınav Ankara'da olacaktı. Ben bu sınava girmeden önce B.U yanında Ankara'dan gelen 'Selami' isimli 30 yaşlarında, görsem tanıyabileceğim ancak her zamanki gibi soyadını ve isminin takma olup olmadığını bilmediğim bir şahısla beni tanıştırdı. Sınavdan bir gün önce Ankara'ya gitmemi, Ulus'ta heykelin önünde saat 15.00'de Selami ile buluşmamı kararlaştırdık. Uçak biletini zaten onlar almıştı. Ben kararlaştırdığımız gibi o gün o saatte Selami ile buluştum. Elinde bir çanta ile yürüyerek yanıma geldi. Bana, 'Gel senin kaldığın otele gidelim' dedi. Otele gidip kaldığım odaya çıkınca çantasından bir dizüstü bilgisayar çıkardı ve masanın üzerine koydu. Sonra bana çok önemli bir şey göstereceğini ancak göreceklerini kimseyle paylaşmamam için namusum ve şerefim üzerine yemin etmem gerektiğini söyledi. 3 kere yemin ettikten sonra bilgisayarın ekranını açtı ve bana bir takım sorularla bu soruların cevaplarını gösterdi. Bana sadece sorularla doğru cevaplarını okumamın yeterli olduğunu söyledi. Söylediği gibi yaptım. Ben okumayı bitirdikten sonra bu soruların ertesi gün gireceğim subaylık sınavının soruları olduğunu söyledi. Ben bunun kul hakkı yeme anlamına geldiğini, zaten başarılı bir öğrenci olduğumu, sınav sorularını önceden bilmeye ihtiyacım olmadığımı söyleyerek tepki gösterdim. Bunun üzerine bana ordu içerisinde yapılaşmak isteyen çok fazla hainin olduğunu, Hristiyanlar, Yahudiler, Masonların bu vatan hainlerinden olduğunu, onların kendi taraflarına bu şekilde soruları verdiğini, onlarla rekabet edebilmek için onların yerine vatanını seven insanların gelmesi için soruları vermek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Eğer benim yerime onlardan biri gelirse onların yapacağı her kötülükte benim de sorumluluğum olacağını, ahirette Allah'ın 'Senin elinde böyle bir fırsat vardı, neden değerlendirmedin' diye hesap soracağını söyleyerek beni ikna etti. Girdiğim subaylık sınavındaki sorular bir önceki gün Selami'nin bana gösterdiği sorularla birebir aynıydı. 50 sorunun 5 tanesini bilerek yanlış yaptım. 45 doğru ile 25. asil olarak sınavı kazandım."
''LAVABONUN DUVARINDA TEYEMMÜM ALIP, GÖZLERİMLE NAMAZ KILMAM İSTENDİ''
Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına 2011 yılında kaydını yaptırdığını, ondan sonra sadece Selami ile buluştuğunu ifade eden S.A, şöyle dedi: "Her hafta pazar günü saat 15.00'te Ulus Meydanı'nda Atatürk heykelinin yanında buluşuyorduk. Biraz yürüyüp bir kafede ya da bir restoranda yemek yerdik. Bu şekilde konuşurduk. Bana hep tedbirin çok önemli olduğunu, aşikar şekilde namaz kılmamamı, lavabonun duvarında teyemmüm alıp yatağıma yatıp gözlerimle namaz kılmamı, Fetullah Gülen'in bizim bu şekilde namaz kılmamızın peygamberin kıldığı namaz kadar kutsal olduğunu söylediğini, telefonuma dini içerikli materyalleri indirmememi, kimseyle dini ve siyasi konuları tartışmamamı, tartışma olursa hemen kısa kesip oradan uzaklaşmamı tembihliyordu. Bende söylediklerimi dilimle tasdik ediyordum. Fakat yine de kendi bildiğim gibi davranıyordum. Tedbir ve gizli namaz kılma meselesi benim hiçbir zaman aklıma yatmadı. Okulun içerisinde mescit ve cami varken farklı bir yerde namaz kılmak istememiştim. Bu nedenle normal şekilde abdestimi alıp okulun mescidinde namazımı kılıyordum. Aradan 2-3 ay geçtikten sonra Selami tedbire dikkat etmediğim hususunda beni uyardı. Halbuki ben namazımı gizlemediğimi ona söylememiştim. Buradan bir şekilde beni içeriden birine gözlemlettirdiğini düşündüm. Okul bu şekilde 4,5 ay sürdü."
''SADECE BİR NUMARANIN KAYITLI OLDUĞU ŞİFRELİ TELEFON VERİLDİ''
İzmir'e tayini çıktığında, FETÖ/PDY içerisinde Ankara'da faaliyet yürüten Selami'nin Mustafa isimli kişiyle tanıştırarak, "Seninle artık Mustafa ilgilenecek" dediğini kaydeden S.A, söz konusu kişinin içerisinde sadece bir numaranın kayıtlı olduğu telefonu kendisine verdiğini söyledi.
Mustafa'nın telefondaki numarayı ezberlemesini istediğini anlatan S.A, "Mustafa, bu telefonumu sadece kendisini ve arada bir 'sahibinden.com' isimli sitede ilan verip bir şeyler satan kişileri arayıp ürün sormamı söyledi. Sorduğumda TİB'in sadece tek kişiyle yapılan görüşmelerden şüphelendiğini ve bunları dinlediğini söyledi."
''4 TELEFON NUMARASI VERİP, YASAL KILIFINA UYDURARAK DİNLEMEMİ İSTEDİLER''
Görev yaptığı kısmın sorumlusunun, yapılan görevin çok ciddi olduğunu, gizliği ihlal edecek hareketlerin ciddi hukuki sorumluluk doğrucağını söyleyerek herkesi uyardığını ifade eden S.A, "Ben de bunun üzerine bildiklerimi Mustafa ile paylaşmamayı kafama koydum. 17 Aralık 2013'ten bir ay önce Mustafa bana 4 tane telefon numarası verdi. Bu numaraları bir şekilde yasal kılıfına uydurarak dinlemem gerektiğini söyledi. Ben bu numaraların son 4 hanesini ezberledim. Sistemde sorgusunu dahi hukuki sorumluluktan korktuğum için yapmadım. Bu nedenle numaraların kime ait olduğunu bilmiyorum" dedi.
Editör: TE Bilişim