Daha Çarşamba günü yazdığım yazının mürekkebi kurumadı… Ne demiştim o yazıda? Mevsimlerin dengesi şaştı… Evet bunu bir kez daha yaşadık Manisa olarak.

Ne mi oldu? Manisa’nın ilçelerinde yağmur, dolu ve fırtına yaşandı… Hem de temmuzun ortasına geldiğimiz şu günlerde.

Üzüm bağları yan yattı, patlıcanlar çamura battı, zeytinler sırıkla silkilmiş gibi yerlere saçıldı, tütün tarlalarını çekirgeler istila etmiş gibi sadece sapları kaldı.

Haberlerde, sosyal medyada, yetkililerin paylaştıkları fotoğraflarda gördük… Saruhanlı, Alaşehir, Salihli, Ahmetli, Sarıgöl, Alaşehir, Turgutlu gibi ilçelerde yağışın ve fırtınanın vurduğu yerler savaş alanı gibiydi…

Bazı yerlerde dolunun yerde kar gibi biriktiği bile olmuş… Temmuz ortasında Manisa’da ilginç olaylar bunlar…

Dolu yağışı için bilimsel açıklamalar şöyle diyor:

“Bulutların içindeki yağmur damlacıklarının bir fırtına sırasında yükselmesi nedeniyle aniden soğuyarak donması sonucu oluşur. Yukarı ve aşağı yönlü hareketleri sırasında dolu tanelerinin yüzeyinde daha fazla su donarak birikir. Bu nedenle taneleri portakal büyüklüğünde dolu yağabilir.”

Yani diyor ki bir şeyler rutinden çıkarsa, farklı sonuçlar doğurur.

İlla ki bu yaşananlar, hepimizi etkileyecek. Ürün olmayınca fiyat artacak, fiyat artınca alım gücü azalacak…

Manisa Ovası’na yağan dolu, kelebek etkisi misali herkesin sofrasına, tabağına, buzdolabına düşecek, bunun kaçarı yok.

Çiftçilerimize geçmiş olsun. Şüphesiz ki bu durumdan en çok onlar etkilendi. Aylar boyunca gözü gibi baktıkları, emek verdikleri, mesai harcadıkları ürünleri, birkaç saat içinde yerle bir oldu.

İnançlı insanlarız, illa ki sahibimiz rızkımızı ayırmıştır ancak, yine de oluşan zararlar büyük. Allah hepsinin yardımcısı olsun.

Sözün özü, bu durumdan biz sorumluyuz. Tekrar olacak belki yazdıklarım, ama biz sorumluyuz.

İşleyen düzene çeşitli nedenlerle çomak sokarsak, sonucu bizim için oldukça ağır oluyor. Bunu görmemek için kör olmak lazım.