Hemen herkes okumuştur Pollyanna kitabını. Dünya çocuk edebiyatının klasiklerindendir. Yazarı Eleanor H. Porter'dır. Ana karakter Vermont'taki varlıklı ancak sert mizaçlı teyzesinin yanında yaşamaya giden yetim Pollyanna Whittier'dır. Pollyanna'nın yaşam felsefesi 'Mutluluk Oyunu', babasından öğrendiği iyimser tutumdur. Pollyanna henüz daha ufakken yaşlı bir kadın ona ve babasına engelliler için kullanılan değnekleri hediye etmiş, bunu verme nedenini sorduklarında ise, onlara bakıp yürüdükleri için mutlu olabileceklerini söylemesinin ardından en zor durumlarda bile Pollyanna ve babası bu 'Mutluluk Oyunu' yla daha iyi olabilmeyi başarabilmiştir.

Yakın çevrem olaylara karşı verdiğim olumlu tepkilerden ve çok iyimser olduğumdan 'Pollyanna ruhun kabardı' der zaman zaman. Benim bir şikayetim yok aslında bu durumdan, ki bana çok şey de katmıştır.

Hαуαttα bαzı şeуler iѕtediğimiz gibi gitmeуebilir, en ѕeνdiklerimiz bizi bırαkαbilir, hαуαttα olmαуαbilir. Herkes bizi ѕeνmeуebilir, inѕαnlαr kötülük уαpmış olαbilir αncαk, hiç bir zαmαn içimizdeki ѕeνgiуi kαуbetmeden hαуαtα hep umut dolu bαkmαmız gerekmektedir. Böуlece her zαmαn en ѕonundα kαzαnαn biz oluruz νe çeνremizi de αуdınlαtırız.

İçinde bulunduğumuz günler Pollyanna'cılık oynamanın tam da zamanı aslında. O kadar farklı zor durumlar yaşanıyor ki, herkesin canı burnunda. 'Virüs salgınından etkilenir miyim' , 'Sevdiklerimin sağlığına birşey olur mu?' diye endişe içerisindeyiz. Maddi ve manevi çok zor günlerden geçiyoruz. Belirli yaş grubundaki çocuklar ve büyükler mecburen evlerde. Çalışmak zorunda olan bir kesim mecburen dışarda. Sağlıkçılar her türlü tehlikeye karşılık görevlerinin başında, özveriyle çalışıyor. İlimizi yönetenler bu salgını en az kayıpla atlatabilmek için gece-gündüz demeden vatandaşın yararına tedbirlerini alıyor. Yaşananlar bir kaos gibi görünse de, gün gelecek hepsi bitecek, geride kalacak.

Şu an bizim yapacağımız, tedbiri elden bırakmadan bugünlerin de geçeceğini düşünerek, içinde bulunduğumuz durumu lehimize çevirmektir. Maddi zorluklar yaşayanlar 'Sağlığım yerinde', işe gitmek mecburiyetinde olanlar 'Gideceğim bir işim var', en riskli grupta yer alan sağlıkçılar 'bir hastayı daha iyileştirdim', evde kalan büyükler 'Daha yaşayacak günlerim var' diyerek, sokağa çıkamayan çocuklar ve gençler de aileleriyle geçirdikleri zamandan keyif alarak, bu zor günlerde birazcık da olsa Pollyanna'nın 'Mutluluk Oyunu' nu oynayabilirler. Yaşananları izleyerek, kötü senaryolar üreterek içinde bulunduğumuz durumu daha da kötüleştirmenin hiç gereği yok. İnanın oturup, çevrenizdeki insanlara bakıp biraz düşünecek olursanız, şükredecek birşeyler muhakkak bulacaksınız. İyi düşünmekten kimseye zarar gelmez. En azından şunu bir düşünün, salgın nedeniyle özgürlüğümüz kısıtlanmadan önce neredeydik, şu an neredeyiz? Bu günler bizden çok şey alıp götürdü mü veya tam tersi bize neler kattı? Bunu bile yaptığınızda göreceğiniz çok şey, hissedeceğiniz çok duygu olacaktır diyorum.

Dediğim gibi, bu günler ama öyle ama böyle geçecek. Evden dışarı özgürce çıktığımız ilk gün belki de çok tuhaf hisedeceğiz. Çok sevdiğimiz birine sarılmakta tereddüt edeceğiz. Bir kahve içimi de olsa birlikte olduğumuz arkadaşımızla konuşurken yine mesafeli olacağız. Hijyene o kadar alıştık ki dışarda yesem mi, içsem mi acaba diye tereddütle yaklaşacağız. Karantina etkisi üzerimizde bir zaman kalacak eminim. Ama içimizdeki yaşama sevinci, insan sevgisi bunu bir müddet sonra kıracak,  yaşadıklarımızdan bir ders alarak olması gereken dozunda hayat yine normale dönecek. Sadece ve sadece gelecek nesillere anlatacağımız anıları kalacak bizde.

Demem odur ki, biz bu virüs salgınını geride bırakacağız yaşanmışlıklarıyla elbet. Ama o an gelinceye kadar hαуαtα umut dolu bαkalım, 'Mutluluk Oyunu' muzu oynamaya devam edelim. Bize verilen bir can var. Onu da kıymetini bilerek yaşayalım, hayatın içinde rengimizle, ahengimizle.