Araziler dünyanın oluşumu ve sonrasındaki yer hareketleri tabii afetler,

 mevsimsel değişiklik ve rüzgar, yağmur, güneş gibi günlük tabii olaylar, bazen insan eliyle dünyamızın coğrafi yapısı değişikliğe uğrar.

Bu

 oluşumların neticesinde ilk insanlardan bu yana insanlar karnının doyduğu ve barınabileceği yerlere yerleşti. Bunların başında akarsu yatakları nehir boyları ekilip biçilebilen araziler ovalar önde geli

Manisamız

 bu anlamda Gediz boyunu yaşam alanı seçmiştir. 3-4 bin yıl öncesinin insanlarından bu yana Gediz grabeni, geçimlerinin yanında çeşitli medeniyetlere de yataklık yapmıştır.

Manisa,

 güney ve kuzey yönlerinden sınırlanarak lineer bir yerleşim ile doğu batı istikametinde yerleşimi genişlemiş daha doğrusu uzamıştır.

Yıllık

 nüfus artışı da göz önüne alındığında ovada yetişen ürünlerin Manisa nüfusuna yetmesi, ihracatın ne olduğunu bilmeyen hatta geçinmek için ihtiyaç duymayan Manisa’lı kendi yağı ile kavrulmaya, yetiştirdiği ile karnını doyurmaya, tüccara sattığı pamuk, tütün,

 üzümü ile ekonomi de öne çıkan üç beş kişiden başka ticareti sınırlıydı.

Ekonomisi

 gelişmeyen bu sayede göç almayan Manisa 60’lı yıllarda herkesin birbirini tanıdığı tanımasa da simaen bildiği yolda yürürken selamlaştığı komşuluk ilişkilerinin yanında esnaf dayanışmasının çok sıkı olduğu, burada yaşanmış dayanışmaların birinden kısaca bahsedeyim.

Çarşıda,

 komşusu mal almak için İstanbul’a gittiğinde dükkanını kapatmaz köyden kasabadan imkanları dahilinde atı, eşeği, at arabası, kasabadan geliyorsa o da tozlu yollarda su kaynatan otobüs ile gelen müşterisi alışveriş yapacağı, varsa borçu ödeyeceğinde dükkanı

 kapalı olmasın gel git telaşı olmamasından dolayı dükkanını komşusuna emanet eder açık kalmasını sağlardı.

Komşuluğu,

 esnaflığı, herkesin birbirini tanıdığı bir yapıya sahipti Manisa. Evler çok katlı değil, her yan araç değil otopark diye bir sıkıntı, sorun yok. Eski para ile kazancı veya yıllık bir milyon lira olan cirosu olan ticaret erbabı az sayıda idi. Bunların da bazıları

 İzmir veya İstanbul’a yerleşmişti.

Doğuda

 doğu kışla ve çatal mezarlığı, batıda batı kışla ile sınırlıydı. 1960 da OSB planlanırken, 1975 yılında Gecekondu Önleme Bölgesi, 1979 yılında da KSS inşaatları başladı. Bu yıllarda İzmir-İstanbul yolunun alt tarafları tarım arazisi olduğu için yolun altına

 plan yapılmayıp Gecekondu Önleme Bölgesinde gelişen mahalleler Laleli Mesir isimlerini aldı. 1995 yılından sonra Manisa Güzelyurt Mahallesi ile Karaçay’a kadar dayandı ve gidecek yeri kalmayan Manisa bitti.

Nüfus

 400 bin.

Çocukluğumda

 hatırladığım 40 bin nüfuslu Manisa, düşünemediğim 400 bin nüfuslu Manisa oldu.

Niye

 düşünemediğim: Bu kadarcık alana nüfusun sığamayacağını düşündüğümden. Sığdık da nasıl sığdık? Üç beş büyükçe park, yetmeyen otopark, trafiğe yetmeyen yollar, yürünemeyen kaldırımlar, yetmeyen okulların bahçelerine dört katlı yapılar, sözde teneffüs ama çocuklara

 teneffüs yapılacak nefes alınacak yer kalmamış, spor alanları, sosyal mekanlar, her sokakta dükkan her dükkanda kiralık levhaları...

Sonuç,

 çarpık kentleşme.

Olanlar

 olmuş ama oldurmaya ve doldurmaya devam ediliyor.

Nerelere

 kadar uzanıyor, çarpıtılıyor, dolduruluyor biliyor musunuz? Lalapaşa, Mutlu, Akmescid, Bayındırlık, Kocatepe, Gediz mahallelerinin üstlerine

Spil

 Dağı’na tırmanıyoruz.

Kentsel

 dönüşüm adı altında 7-8 katlı apartmanlar ile yeni bir kent planlanıyor. Kentsel dönüşüm değil onun adı kentte ölüşüm demektir.

Oralar

 riskli alan, şimdi değil, yıllar önce resmileşmiş. Toprak kaymasından dolayı apartman mı durur? Oralara insanlar nasıl tırmanır? Araçlar nasıl çıkar, hadi çıktı nasıl iner? Toplu ulaşım araçlarına binip evine gitmek yürek ister.

Çarpık

 kentleşme ile; bozuk ekonomi, bozuk eğitim, olmayan sosyal yaşantı. Daha bir sürü yetmeyen ihtiyaçlar.

Noldu,

 kendi kendine yeten Manisa’ya? Neden çarpıldık?

Ben

 bilmem.

Bildiğim

 bir şey. Dağda, bayırda, ama Spil Dağı’nda Sultan Yaylası’nda ama Yuntdağı’nın her noktasında birer ev sahibi olun. Bir iki dönüm de bahçesi olsun. Organik sebze yersiniz. Yumurta, GDO’suz et yer, süt içersiniz.

Şimdi

 kavga gürültü idare ediyoruz da, Manisa nefes alınamayacak zamana geldiğinde oralara taşınırsınız.