70’li yıllarda çılgın bir moda başlatılmıştı. Ülkemize de sıçrayan bu moda İstanbul’un dışına pek çıkmasa da bu modaya uyan çılgınların, yedikleri bir ton dayaktan sonra tutunamadan yok oldu. Olay şuydu: Akşam karanlığında ya da sabahın erken saatlerinde anadan doğma üzerinde sadece bir pardesü ile bir köşede bekleniyor, izlendiği fark edilince pardesü fırlatılarak çırılçıplak halde adeta kısa mesafe koşucusu hızıyla koşmaya başlanılıyor ve gözden kaybolunuyordu. Avrupalı gülüp geçiyordu ama ülkemizde yakalandın mı işin zor, bir temiz sopa yiyordun. Bütün diğer çılgınlıklar gibi bu da geldi geçti.

Birkaç gün önce E 5 üzerinde metrobüs yolunda çırılçıplak bir adamın el kol hareketleriyle yürüdüğü haberi düştü haber sitelerine. Yoldan geçen bir vatandaş da cep telefonuna kaydedivermiş. Bir, iki yıl önce de Eyüp Sultan’da benzeri bir olay yaşanmıştı. Allah’ım aklımızı koru denilecek türden olaylar. İnsanların aklı gidip, gidip geliyor. Ne yapsın gariban vatandaş?  Her gün her şeye zam, ulaşıma, benzine, mazota, gaza zam. Devlet gelirlerine, harçlara, vergilere, % 26, emekliye, dula, yetime, çalışana % 10 la yetinin emri, keza asgari ücret de öyle. Çarşı Pazar desen yanına yaklaşılmıyor ama Devletin resmi istatistik hesabında sepette pinpon topu varsa hayat pahalılığı yok demektir. Hele bir de çoluk çocuğun varsa, okuyorlarsa ay sonunu getirmek mümkün değil. Eh tabi akıl sağlığı da kaybolup gidiyor.

Onunla kalsa neyse, bir gecede 34 şehit ne uğruna olduğunu bilen varsa beri gelsin. 34 yuvaya ateş düştü. Anadolu, her yöresi gözü yaşlı ana dolu. Durdu mu? Durmadı, devam ediyor, Allah sebep olanlara layığını versin, aslanlarımızın ayağına taş değdirmesin. Böyle olunca insanın akıl sağlığına halel gelmez mi? Gelir valla…

Milletçe şehitlerimize, birlik ve beraberlik içinde sahip çıkıyoruz. TBMM’de gurubu bulunan 4 parti, malum parti hariç ortak bildiriye imza attılar, dünyaya birlik mesajı verdiler. Peki madem birlik mesajı verilecekti, Gazi Meclisimizde Demokrat Parti ve BBP Genel Başkanları, SP’nin temsilcileri de var onlara da imza attırılamaz mıydı? Sayın Meclis Başkanı siz o yüce meclisin başkanısınız, tüm milleti temsil ediyorsunuz sadece gurubu olan partilerin milletvekillerinin başı değilsiniz.

Akıl sağlığını yitirenler sadece fakru zaruret içinde olanlar, ay sonunu getiremeyen babalar, gencecik evladını toprağa veren analar mı? Güç zehirlenmesine kapılanlar, yalakalığı abartanlar, 34 evladımızı toprağa verdiğimiz gün sırıtıp, indra gandi yapanlar da var. Hele hele bir Müftü bozuntusu var ki söyledikleri akıllara ziyan. Akıl yitimine tam örnek teşkil eder.

Ben müftü torunuyum, büyük dedem Demirci müftüsü Hacı İbrahim Hakkı (Akın) Efendi Milli Mücadelenin cihat kabul edileceği mealindeki Ankara Müftüsü Börekçizade Rifat Efendinin fetvasını Anadolu’da İlk onaylayan müftülerdendir. Köy köy dolaşıp halkın Kuvayı Milliyeye katılımını teşvik etmiştir. Demirci Akıncıları Reisi Kaymakam İbrahim Ethem (Akıncı) beyin sağ kolu ve kaymakam vekilidir. Belki bunu sıkça anlattım ama böyle kendini bilmez densizler türedikçe, sapkın fetvacılar, sözde din alimleri boy göstermeye başlayınca değinmeden geçemiyorum.

Ne yapmış bu yitik akıllı müftü demekten imtina edeceğim zat? Saraya biat etmeyen, muhalefet edenleri, devlet ve millet düşmanı ilan edip, “hazır kapılar açılmışken, mülteci kılığına girip defolup gitsinler” demiş. Birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz böyle bir zamanda bu sözleri söyleme gafletinde bulunan bu zata “Allah seni ıslah etsin, akıl fikir versin” demekten başka bir şey düşünemiyorum ama iki çift laf etmezsem de dilim şişer.

Bak kardeşim bu vatan, şüheda kanıyla sulanmış bu topraklar, bu bayrak bu ülke bizimdir. Senin gibiler istedi diye terk edecek değiliz. Çok istiyorsan ağa babalarının İngilizlere, Yunanlılara sığındığı gibi sen çekip gitmekte özgürsün. Senin ağa babaların, Mustafa Sabriler, Dürrizade Abdullahlar ve koltuğunda oturduğun Ömer Fevzi gibiler ne yaptılar biliyor musun? Milli Mücadeleden zaferle çıkıp özgürlük ve bağımsızlığımıza kavuştuğumuzda, kimileri mülteci kılığına girip Yunanistan’a kaçtılar, kimi de İngilizlere sığındılar. Dürrizadenin İdama mahkum ettirdiği Börekçizade Rifat Efendi ise Türkiye Cumhuriyetinin ilk Diyanet İşleri Reisi oldu. Milli Mücadelenin, Gazi Mustafa Kemal’in yanında duran Büyük Dedem ve başta kadim dostum DYP Milletvekili Haluk Müftüler’in dedesi olmak üzere tüm vatanperver müftüler ise Ezanı Muhammedi’nin semalarımızda yankılanmasının teminatı ve milletin hurafelerden uzak gerçek İslam’ı öğrenmelerinde yol gösterici oldular.

Allah akıl sağlığımızı korusun diye başladık yazıya ama bazen öyle oluyor ki niyeti halis olanlar bile güncel hadiselerden etkilenip sağlıklı düşünemiyor. O kadarını hoş görebilirim ama tabi hatada ısrar edilmezse.

Neden mi söz ediyorum? Dün gece ülkenin muhtelif kentlerinde şehitlerimize saygı yürüyüşleri vardı. Birçok yerde, bayrak zincirlerinden oluşan yürüyüş kolları vardı hem yürüdüler hem tekbir getirdiler hem de şehitlerimize sahip çıkılan sloganlar attılar. Konuşmalar yapıldı sonra da sessizce dağıldı topluluklar. Bazı yerlerde ise resmi tören bittikten sonra araç konvoyları oluşturan gençler tabiri caizse işin cılkını çıkardılar. Üstelik belediyenin resmi anons aracından marşlar, türküler, sirenler çalarak kenti turladılar. Sanki yasta değiliz de kutlama yapıyor gibi, gelin alayı veya sünnet dolaştırıyor gibi.

Anlıyorum, öfkeniz büyük, kanınız kaynıyor, deşarj olma ihtiyacınız var ama yolu bu değil. Bu yaptığınız şehitlerimize saygısızlık. Size hiç mi yol gösteren, dur, sus diyen büyüğünüz yoktu? Yoksa onlar mı size böyle yapın dediler? Eğer öyleyse akıl sağlıklarını yitirmişler demektir.

Bugün birlik ve beraberlik zamanıdır. Acımızı suhuletle ve olgunlukla yaşama zamanıdır. Tahrik edici olmayacaksınız, kimseyi ötekileştirmeyeceksiniz, büyük sözü dinleyeceksiniz. Hepsinden önemlisi akıl sağlığınızı koruyacaksınız.

Hoşçakalın, sağlıkla kalın….