15 Temmuz, ülke tarihine kara kalemle not edilen bir gün oldu. O günden bu yana, barındırdığı soru işaretleri kafa karıştırmaya devam ederken, adı konulamamış o karanlık gece; darbe, kalkışma, isyan, terör olayı gibi çeşitli isimlerle anıldı. 15 Temmuz gecesinin akıl karışıklığını düzeltmek, üzerindeki sis perdesini aralamak için Siyaset Bilimci ve Siyasal İletişim Uzmanı Ozan Erdem gazetemize konuk oldu. Ozan Erdem 15 Temmuz'u dünü ve bugünü ile ele alarak, yeni bir bakış açısı kazandırdı.
15 Temmuz'u darbe değil de bir kalkışma olarak tanımlayan Ozan Erdem, tehlikenin hala geçmediğine dikkat çekerken, ". 3 milyon memurun olduğu devletimizde, 40 yıldır yaptıkları sinsi planlarla 400 bine yakın bir sızmaları olduğu yönünde bilgimiz var. Şuan görevden alınmış haşhaşi sayısı 100 bin civarında. Aileleri ile bunları topladığınızda 1 milyondan fazla sayıda devlete, bayrağa, Türk Milleti'ne düşman, kin ve nefret ile beyni yıkanmış bir hainler topluluğu hep içimizde olacak." dedi.
Önceki gün yayınlanan Fethullah Gülen videolarının yeni bir tehdit olup olmadığını da değerlendiren Erdem, "15 Temmuz öncesi terörist başı Pensilvanya'dan haki renkli cübbesi ile askeri darbe mesajı veriyordu. Şimdi de bu tehditlerini mavi cübbesi ile yaparak, aklı sıra bir hava saldırısına, bireysel suikast teşebbüslerine işaret ediyor diye okuyan stratejistler var. Bu hainlerin hiçbir sınırı olmadığını biliyoruz. O yüzden bunlar mümkün." ifadelerini kullandı.
Siyaset Bilimci ve Siyasal İletişim Uzmanı Ozan Erdem'in değerlendirmeleriyle 15 Temmuz'u bir kez daha anlamaya çalışalım:

FETÖ SADECE ANA OMURGA
- 15 Temmuz'u bir askeri darbe olarak mı tanımlıyorsunuz, yoksa bu sadece ordunun kendi içerisindeki bir isyan mı?
- 15 Temmuz gecesi bir askeri darbe değildir. 40 yıldır çeşitli yöntemlerle TSK içerisinde kümelenmiş bir grup Fetullahçı Terör Örgütü mensubu askeri personel ile yine TSK içerisindeki batıcı dediğimiz bir çoğu NATO'ya kendini satmış ve ekserisi yurtdışı görevlerindeyken Mason örgütlerine girmiş bir grup subayın ve yine ‘darbe olursa daha üst mevki ve makama gelirim' diyerek aldığı emri bahane eden, ortamdan kendine pay çıkartan subayların; özetle bu 3 grubun CIA organizayonu başta olmak üzere ABD-İngiltere-İsrail-Almanya devletlerinin desteği ile giriştikleri bir "kalkışma"dır. Ana omurgasını ise FETÖ mensupları oluşturmaktadır.
Ramazan Bayramı'ndan önce, NATO'ya kendini satmış 7 subay, askeri casusluktan gözaltına alınıyor. Ardından darbeden hemen önce yüzlerce FETÖ'cü subay ise MİT tarafından deşifre ediliyor. Ve Ağustos başında, YAŞ ile ordudan atılacaklar. Artık deşifre olmuşlar ve ordudan atılmakla kalmayacak aynı zamanda yargılanacaklar. Bu asker üniforması içindeki satılıkların kaybedecek bir şeyleri kalmamış. O yüzden ‘ölmüş eşşek kurttan korkmaz' misali adeta bir intihar girişimine kalkışıyorlar. FETÖ'cü olmayan ama bu kalkışmaya karışan diğer subaylarla, bağlantıları ve planın organizasyonu ise İncirlik üssünde CIA ve İngiltere-Almanya devletlerinin desteği ile yapılıyor.
15 Temmuz'da saat 15.00 civarı bir binbaşıya "MİT'i bombalayacaksın bu gece" emri verilince, binbaşının bunu MİT'e söylemesi ile bir hareket olacağı anlaşılıyor. Ve panikle sabaha karşı 03.00 civarı başlayacakları darbe girişimine akşam saat 22.00 civarı başlamak zorunda kalıyorlar. Bu da milletimizin kahramanlığı ile planlarının bozulmasına sebep oluyor.
Tipik bir darbe değil bu. Ne 27 Mayıs 1960 askeri darbesine ne de 12 Eylül 1980 darbesine benziyor. 1962'de ve 1963'de Albay Talat Aydemir'in başarısız kalkışmalarını görüyoruz ama bir nevi kendi içlerinde oluyor. Ama millete karşı bir saldırı, uçaklarla bombalamalar, TBMM'nin vurulması, 250'den fazla şehidimizin olması, bir orduya bedel 47 özel harekatçımızın ağır silahlarla şehit edilmesi, Cumhurbaşkanımıza yönelik saldırı ve tüm bu yaşananlar siyasi tarihimizde bir ilk olarak karşımıza çıkıyor.
DESTEK BULDUKLURI ANDA YENİDEN DENEYECEKLER
- Darbe veya "kalkışma" tehdidi ortadan kalkmış mıdır?

- Demokrasi içselleştirilmediği takdirde, hiçbir tedbir, darbeyi veya bu tür kalkışmaları engelleyemez. Şuan Kuvvet Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanıyor. Lakin, 27 Mayıs 1960 Darbesi olduğu zaman da bunlar Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı idi. Kendi Genelkurmay Başkanları Rüştü Erdelhun Paşa'yı derdest ederek tutukladılar. Ve yine yaptılar. Elinde ağır silahları bulunduran bir güç eğer demokratik değerlere inanmazsa, nereye bağlarsanız bağlayın ABD ve benzeri Siyonist desteği yakaladığı anda kalkışmasını gerçekleştirecektir.
30 Mayıs 1876 Sultan Abdülaziz'in tahtan indirilişine, 27 Nisan 1909'da Ulu Hakan Cennetmekan Sultan 2. Abdülhamid Han'ın tahttan indirilişine, 1912 Halâskâr Zabitan'ından 1913 Bab-ı Âli Baskını'na, 27 Mayıs 1960'dan, 12 Mart 1971'e, 12 Eylül 1980 darbesinden 28 Şubat 1997 MGK kararlarına, 27 Nisan 2007 e-muhtırasından 15 Temmuz kalkışmasına ve arada daha bir çok başarısız kalmış kalkışmalardan, planlamalara kadar tarihimizin son 150 yılı maalesef elinde silah bulunduran bu kitlenin müdahalelerine maruz kalmıştır. Bundan sonra da her zaman bu tehlikeler olacaktır. Millet olarak ilk kez bu kalkışmada tarihi bir destan yazarak ‘darbeye hayır!' diyebildik. Bu kararlılık ve sahipleniş olduğu sürece ise toplumsal meşruiyet bulamayacaklardır.
1 MİLYON HAİNLER TOPLULUĞU HEP ARAMIZDA OLACAK
- FETÖ'nün orduda, kamuda yahut siviller üzerinde hâlâ tehlike oluşturabilecek bir gücü olduğunu düşünüyor musunuz?
-
Kesinlikle evet. 3 milyon memurun olduğu devletimizde, 40 yıldır yaptıkları sinsi planlarla 400 bine yakın bir sızmaları olduğu yönünde bilgimiz var. Şuan görevden alınmış haşhaşi sayısı 100 bin civarında. Müthiş bir gizlenme yetenekleri var. Deşifre olmuyorlar. Şuan meydanlarda bizden çok bunlardan var. Her biri bukalemun gibi davranıyor. Devletten bunları tamamıyla temizlemek çok zor. Varsayın ki temizlediniz. Aileleri ile bunları topladığınızda 1 milyondan fazla sayıda devlete, bayrağa, Türk Milleti'ne düşman, kin ve nefret ile beyni yıkanmış bir hainler topluluğu hep içimizde olacak. Sadece şimdilik uyuyan hücre olarak bir kaç yıl kamufle olacaklar. Devlet ve milletimizde oluşabilecek ilk zaafiyette şu anki deşifre olmuşluklarının ve başarısız olmuş olmalarının kinini ve nefretini çeşitli şekillerde kusacaklar. Bu nefretlerini aileleri ile birlikte hep muhafaza edecekler.
SON VİDEOLAR SUİKASTA İŞARET EDİYOR
- Fetullah Gülen'e ait son videolar geçtiğimiz gün yayınlandı. "20 günlük kuluçka dönemi" sözü, Cumhurbaşkanı'na yönelik "beyin kanaması, zehirlenme" gibi sözler, suikast imaları ve 14 Ağustos AK Parti'nin kuruluş yıldönümüne denk gelen tehdit sözlerini yeni bir tehdit olarak mı algılamalıyız? Bu tehditleri nasıl okumalıyız?

- Zaman Gazetesi'ne el konulmadan önce, bir reklam filminde, askeri darbe sirenleri çalıyor ve sonunda bebek gülümsemesi ile bir mesaj veriyorlardı. Yine 15 Temmuz öncesi terörist başı Pensilvanya'dan haki renkli cübbesi ile askeri darbe mesajı veriyordu. Şimdi de bu tehditlerini mavi cübbesi ile yaparak, aklı sıra bir hava saldırısına, bireysel suikast teşebbüslerine işaret ediyor diye okuyan stratejistler var. Bu hainlerin hiçbir sınırı olmadığını biliyoruz. O yüzden bunlar mümkün. Ama ben bu mesajları, tabanını elinde tutmaya çalışan, onlara motivasyon aşılamaya çalışan, ABD tarafından kullanım tarihi geçmiş bir teröristtin hezayanları olarak görüyorum. Bundan sonra suikastler, ekonomik kriz çıkartma çabaları, etnik, dini, politik kavgalar üzerinden milleti birbirine kırdırtma çabaları gibi birçok saldırı tabi ki de olacaktır. AB-ABD-İsrail'in FETÖ gibi maşaları bu topraklarda maalesef çok. Bugün FETÖ ile başarıya ulaşamazsa, hemen diğer maşasına geçer. Bazen tüm maşaları birlikte harekete geçirir. Artık 100 yıllık yenidünya düzeni ve yeni sınırlar çiziliyor. Sıcak savaş dahil her şey olacaktır bu istiklâl ve istikbâl mücadelemizde.
TÜM DÜNYA MİLLETİMİZİN KAHRAMANLIĞINI GÖRDÜ
- Demokrasi nöbetleri herhangi bir tehlikeyi önlemek konusunda ne kadar etkili?
- 1
5 Temmuz gecesi ne kadar etkili olduğunu gördük. Milletin kahramanlığı önünde, feraseti karşısında başarısız oldular. 7 Ağustos'a kadar meydanlarda olmaya devam edeceğiz. Bu tüm Batı'ya ve dünyaya mesajdır. ‘Yaptığınız Haçlı-Siyonist ittifakının millet olarak farkındayız' deyişimizdir. "Ilımlı İslam- dialog sözleri ile yumuşatılmış bir İslam' diyerek Vatikan odaklı bir projeyi ve bunun sözde mehdisini ve beyni yıkanmış haşhaşilerinizi gördük. Bunun gibi tüm maşalarınızı toplayıp gelin hatta bizatihi kendiniz gelin, bayrağımız ve vatanımız uğruna şehit olmaya hazırız" diyen bir milletin dirilişidir bu duruş. Üstelik, psikolojik etkisi de var. Hem birlik ve beraberlik mayasının oluşmasında hem de batılı emperyalist, siyonist uşaklarına ve sahiplerine karşı.
BU NE İLK NE DE SON OLACAK… BİZ DİK DURMALIYIZ
- Peki bu sıkıntılardan ne zaman kurtuluruz?
300 yıldır bu topraklardan bizleri kovalamak iç her türlü yöntemi kullanarak geldiler. 10 milyon metrekare olan vatanımız, 780 bin kilometrekareye düştü. Son 40 yıldır PKK ile bunu da bölmeye çalışıyorlar. FETÖ ile masonik işbirlikçileri ile sömürge yapmaya çalışıyorlar. 1916 Skyes-Picot ile İngiltere ve Fransa bölüştü bu toprakları. Şimdi ABD-İsrail-İngiltere-Almanya ve diğer Haçlı-Siyonist ittifakı, bağımsızlaşan, millî silahlarını yapan, güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Reis-i Cumhur'umuz, Başkumandanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek BM'in adaletsiz düzenine karşı çıkmasına, ülkemizi güçlendirmesine ve mazlum ve masum milletlere kol kanat germesine, adeta haçlı-siyonist ittifakına çomak sokmasına dayanamıyorlar. Tuzaklarını kuruyorlar. Lakin tuzak kuranların en hayırlısı Allah'tır. Bu bir "Yeniden Diriliş"tir.
7 Şubat 2012'de MİT'e yaptıkları operasyon ile niyetlerini belli ettiler. Ardından Haziran 2013'te Gezi olaylarında Batı'nın desteği. Sonra 17-25 Aralık 2013 sivil darbe girişimi ve ardından AK Parti'yi Erdoğan'ı pasifize ederek ele geçirme çabaları ve 15 Temmuz 2016 saldırısı. Bu ne ilk ne de son olacak. Sadece kullandıkları maşalar ve saldırış şekilleri değişecek.
Yeni yüzyılın haritaları çizilirken, merkez güç Türkiye'miz hedefteyken bu saldılar 5 yıl daha bu şekilde devam edecektir. ‘Ya yok oluruz ya büyüyerek güçleniriz.' Biz büyüyerek güçlenmek zorundayız. İnanıyorsak, bunu böyle bileceğiz. ‘Sefer bizden, zafer Allah'tan' diyerek, dik duracağız. Sıcak çatışmalarla da artık kendisini gösteren yeni yüzyıl haçlı-siyonist ittifakına karşı olan gazamız artık net olarak hissedilecektir. Suriye Savaşı'nın tam ortasındayız. Libya, Tunus, Mısır, Irak, Ukrayna, Suriye'de yaşanan sıcak savaşlar artık çevremizde değil bizzat içimizde olacak. Allah'ın izni ile Kuva-yı Milli'ye ruhu ile bir ve beraber olarak bu saldırıları def edeceğiz.

KULİS HABER ÖZEL

Editör: TE Bilişim