Köylüler, madenin bir köyü yok ettiğini ve kapasite artırımıyla 5 köyün daha yok olacağını iddia edip, madenin açılmasından bu yana bölgede çift başlı, iki ayaklı kuzuların doğduğunu söyledi. Altın madeni işleten şirketin yetkilileri madenin çevreye hiçbir zararı olmadığını savundu. Kararın 15 gün içinde açıklanacağını bildirilen mahkeme, duruşmayı sonlandırdı.

Eşme İlçesi'nde, TÜPRAG Metal Madencilik tarafından işletilen Kışladağ Altın Madeni'nde kapasite artırımıyla ilgili ÇED raporunun iptali için Manisa Bölge İdare Mahkemesi'nde açılan dava görüldü. Duruşmaya davacılar; İnay Mahallesi sakinlerinden Muammer Sakaryalı, Arif Ali Cangı, Nebi Doğan, EGEÇEP Derneği temsilcileri, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası temsilcileri, CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer, TÜPRAG Kışladağ Altın Madeni Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz ve iki tarafın avukatları katıldı. YENİ BİR KEŞİF ÇALIŞMASI TALEBİ

İnay Köyü sakinlerinin avukatı Arif Ali Cangı, 2006'dan bu yana pek çok dava açtıklarını ve bu süre içinde köylerde zehirlenme vakalarını ve sakat doğan kuzu vakaları yaşandığını belirterek, şöyle dedi:

"Kışladağ Altın Madeni 2006 yılından beri çalışan ve dünyada en vahşi madencilik olarak nitelendirilen bir madendir. 2006'dan beri çalışan maden 2011'de bir kapasite artırımına gitti, onun davası sonuçlanmadan 2014'te yine kapasite artırımı yaptı. 2014 kapasite artırımının ÇED iznini iptali davasındayız. Bu yargılamanın kendisi adil bir sonuca ulaşmak için yeterli değil. Keşfe katılan hakim şimdi bu heyette yok. Hakimin kendi gözlemi keşfi tamamlayıcı bir rol oynar. Gözlem yapan hakiminin şuanda yok olması açık bir şekilde usul hukukuna hem de çevrenin korunması Anayasa'nın 56'ncı maddesine aykırı olacaktır. Biz yeni bir heyet oluşturulmasını ve yeniden keşif yapılmasını talep ediyoruz."

"ÖNCE İNSAN VE ÇEVRE' DİYORUZ"

TÜPRAG Kışladağ Altın Madeni Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz ise çevreye hiçbir zarar vermediklerini öne sürdü. Yılmaz, 10 yıldan bu yana üretime devam ettiklerini ve aynı süre davaların devam ettiğini söyledi. Yılmaz, şöyle dedi:

"Ne bilimsel, ne hukuksal alanda aldığımız kötü bir sonuç yok. İnsanların dava açma hakkı var, saygıyla karşılıyoruz. Ama sivil toplum örgütlerinin sermaye üzerindeki kontrolünü haklı bulmakla birlikte, eğer o yatırımlar insanların hayatına pozitif etki getiriyorsa ve doğaya bir zararı yoksa, önce insan, sonra çevre, sonra madencilik diyorsa artık bunların önüne dikilmekten vazgeçmek lazım. 2029 yılına kadar faaliyetimizi planlamış durumdayız. 2006'dan bu yana 30'a yakın dava olmuştur."

TÜPRAG avukatı Şeyma Ataman da, çevre kirliliği yaratıldığını iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyleyip, 2006'dan bu yana altın madeninin her ay denetlendiğini dile getirdi. Su zehirlenmelerinin görüldüğü ve kuzularda anormal doğumların olduğu iddialarını da ret eden şirket avukatı Ataman, kuzulardaki anormal doğumların yeterli aşılama yapılmadığından kaynaklandığını savundu. Ataman, iptal davasının usul ve esas yönünden iptal edilmesini istedi. Avukatların istemlerinin ardından mahkeme heyeti, kararı daha sonra açıklamak üzere duruşmayı sonlandırdı. Kararın 15 gün içinde açıklanacağı bildirildi.

"İKİ AYAKLI KUZULAR DOĞUYOR"

Duruşma ardından Uşak İnay Köyü sakinleri ve çevreciler Manisa Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. İnay Köyü sakinlerinden Muammer Sakaryalı, madenin işletilmeye başlanmasıyla birlikte Ovacık Köyü'nün ortadan kalktığını ve kapasite artırımı ile birlikte 5 köyün daha yok olacağını savundu. Sakaryalı, şöyle dedi:

"2005 yılında Bergama Altın Madenini izlemek için gitmiştik, ertesi yıl çevre günü kutlamasına katılmıştık. Yolda madenin yetkilisi Akın İpek ve adamları tarafından önümüz kesilmişti, taşlanmıştık. Şimdi bu Akın İpek nerde, biz neredeyiz. Akın İpek niye İngiltere'de, niye terör örgütü üyesi olarak başına 300 bin lira ödül koyuluyor? O nedenle maden işleten şirketleri takip etmek lazım. TÜPRAG şirketi avukatı adeta bir cenneti anlattı. Orada ağaçlar kesilmemiş gibi konuşuluyor. Evimizin suyu, toprağı berbat hale getirilirse bunun neresi cennet olur. Böyle bir cehennemi cennet haline getirmenin sanatını icra ediyorlar. Gerçek Kışladağ altın madeni civarında su, toprak, hava kirlenmiştir. Bir köy tarihten kalkmıştır. Orası cennet değil cehennemdir. Bölgedeki koyunlar düşük yapıyor, burnu olmayan, gözü olmayan, iki ayaklı kuzu hayvan görmemiştik. 7-8 yıldır biz her yıl bunları görmeye başladık." Köylülere destek olmak için duruşmaya katılan ve adliye önünde açıklama yapan CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer de, birçok yerde vahşi madencilik için doğanın katledildiğini öne sürdü. CHP'li Biçer, şöyle konuştu:

"Doğa ve çevreyi kendi hükümetimizden korur, hükümetimizi dava eder hale geldik. Çevre bakanı, 'Çevreyi putlaştıranlar var, sermayenin önünü kapatmayın' dedi. İşte önü açılmış sermaye bugün yukardaydı. Vahşi madenciliğe sonuna kadar karşıyız. 80'inci Madde olarak bilinen 'stratejik proje bazlı yatırımların' izin, tahsis ve ruhsat yetkisini Bakanlar Kurulu kararına bırakan maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gideceğiz."

Adliye önündeki açıklama ardından grup bina önünden ayrıldı.
Editör: TE Bilişim